Önceleri bir liraydı "bizim zamanımızda", sonraları yüz elli kuruş, bir küçük tabak "profiterol"...
"İnci'yi İnci yapan halktır" diyenler de çıktı ya, halkımızın bunu "porofitoron" şeklinde yazdığını da bilirim.
Abartıyorlar. Halkın falan değil, aydınların, özellikle biz öğrencilerin uğrak yeriydi. Eskiden. Son yıllarda da, bilmedikleri, tanımadıkları, yetişemedikleri bir Pera'nın yapay özlemini çeken genç özenti kumkumalarının.
Matah bir yer sayılamazdı, ufacık, daracık bir pastaneydi. Toplam üç masa ya da dört. Profiterol genelikle ayakta yenirdi. Bir de "Uludağ" vardı tabii, nedense hep profiterol hatırlanır da, ne Uludağ'ı anarlar, ne de kenarı tırtırlı küçük bardakta limonatayı...
Oturulan, uzun uzadıya keyif yapılan, hele hele "sevgiliyle falan buluşulan" bir yer değildi, dedim ya çok küçüktü. Hemen tıkınıp çıkmak üzere...
Sonra çok moda oldu, adını yağmaladılar, İstanbul'un her yerini bir sürü "İnciler" kapladı. Profiterol da çok yaygınlaştı.
Onun için üzülmeyiniz, şimdi artık her yer İnci'dir, üstelik de aslı gibi itiş kakış değil...
"İlk İnci'nin" kapanmasının halkımızın umurunda olduğunu da hiç sanmayınız.
Sonra "Yeşiller ve Solun Geleceği Partisi'nin" de iktidara geleceğini sanırsınız, size ne derler bilmem artık.