Utanmazın biri "30 Ağustos köşesi" yapmış manşet üstünden, elbette Atatürk'ün resmini koymuş, fakat yanına bir resim daha koymuş: Kılıçlarını çekmiş subaylar!
Kalpaklı falan değil, günümüzün subayları. Yani, Yunan ordusuna değil başka bir şeye kılıç çekiyorlar.
Vay vay vay vay... Geliyorlar! Our boys are coming. Like that Kenan boy...
Resimaltını okursan ancak anlıyorsun: Meğerse bir doktor teğmen sevgilisine evlenme teklif etmiş, o sırada orada bulunan arkadaşları da bunu kutlamak için kılıçlarını çekmişler, hani yabancı filmlerde olur ya, bir subay evlenince arkadaşları iki sıra kılıç çatarlar da gelinle damat onun altından yürüyerek çıkarlar kiliseden...
Gerçi o filmlerdeki subaylar "kırmızı ceketlidir" ama zarar yok, burada çocuk da mutlu, kız da mutlu, muhalif gazeteci de mutlu.
Bugünkü günde kılıç da nereden mi çıkmış? Olay GATA'nın mezuniyet töreninde geçiyor, tören üniforması gereği...
Kafa bu işte: "Genç subaylar rahatsız" yazan kendini Silivri'de buluyor ya, okuyucuyu ancak bu şekilde gıdıklayacaklar, savcının da elinden hiçbir şey gelmeyecek...
O kafaya bir başka örnek:
Bu sefer "30 Ağustos tam sayfası" yapmışlar, Atatürk'ün hem sivil ama hem de ne hikmetse dürbünlü bir resmi, yanında da 1923 yılından bir sözü... "Bir gün, Birinci Cihan Harbi'nden sonra Ortadoğu'da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır... O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil de emperyalist güçlerin yanında yer alırsa, aynı akıbete kendileri uğrayacaktır... Ve Kurtuluş Savaşı'nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı, onların da hakkından gelecektir."
Atatürk'ün 1923 gibi bir tarihte "yönetici", "kurtuluş savaşı" gibi terimleri kullandığını hiç sanmam, belli ki metin bugünkü okurun anlayacağı şekilde "sadeleştirilmiş"... ("Suni"ye niçin "yapay" demediniz, o kadarı da fazla mı?)
Bugünleri işaret ediyormuş büyük önder. Tuhaf şey, Cezayir bağımsızlık savaşını (1954-1962) falan değil de bugünü, 2012 yılını.
Yani "Arap baharı", Tunus, Mısır, Libya gibi ülkelerin "kendi diktatörlerine karşı" değil, emperyalizme karşı ayaklanmalarıymış.
Herhalde Suriye de öyle olsa gerek. Suriye'de diktatör Esad, ayaklanan halk, ayaklanan halkı tutan da bizim "cumhuriyetimizin yöneticileri"...
Fakat bizim yöneticiler, diktatöre karşı halkı tutmakla "emperyalist güçlerin yanında yer almış" oluyorlar.
Yani Mısır halkına karşı Mübarek'i, Libya halkına karşı Kaddafi'yi tutmaları gerekirmiş, bu mantıkla.
Ben pek anlayamadım, kafam karıştı.
Ama şurasını çok iyi anladım: Atatürk'ün dediğine göre, Türk halkı da bugünkü Türk yöneticilerinin hakkından gelecekmiş. Kılıç çeken subaylarla mı, bizzat ayaklanarak mı, orasını bilmem artık.
Be kardeşim, böyle şeyler yazıyorsunuz, sonra da liberal aydınların reisi durduğu yerde gaza gelip seviniyor: AKP'ye oy desteği yüzde 46'ya düşmüş, halk yeni bir lider ve parti arıyormuş. (Hatta bu "yeni CHP" bile olabilirmiş! Soru sormuştuk, bakla ağızdan çıktı.)
Yüzde 46, seçimi kazanmak için yalnız yeterli değil, hatta 10 puan da fazladır bile. Ama zarar yok, koca bebek altmış iki yaşına geldi, dilerim en az babası kadar yaşar, yeni partiyi de yeni lideri de mutlaka görür, yıl 2034 ediyor.