Liberal aydınların reisi "madem hükümeti beğenmiyorsunuz, siz bir parti kurun öyleyse" deyince kızıyor.
Çünkü bunu on yedi yıl önce denediler, çok kötü şapa oturdular. Sözlü sohbetlerimizde hatırlatınca hemen konuyu değiştirmeye bakıyorlar.
Onlar gazetelerden yol gösterecekler, hükümet de onların aklına uyacak, istedikleri bu.
Olmayınca bozuluyorlar.
Başbakana, "Kürtler'e ayrılma hakkı tanımadığı" için ifrit oluyorlar.
"Nasıl olsa bu iş günün birinde gerçekleşecek, bari sen vakitlice yap da bizi çok üzecek bir altüst oluş yaşanmasın" diyorlar...
Kendilerine PKK örgütünün asla barış istemediğini (tıpkı Türk faşistleri gibi!), görüşme masasına tekme atarak kalktığını, derdinin hak hukuk falan değil ille bağımsızlık olduğunu, amacının "dikta kurmak" olduğunu hatırlatınca kabul ediyorlar ama...
Çünkü Türk liberal aydınları da için için Kürt bağımsızlığını onaylıyorlar!
Kendilerine örnek aldıkları "paradigma" da, bazı Fransız aydınlarının Cezayir bağımsızlık savaşında gösterdiği hoşgörülü tavır...
Cezayir bir sömürgeydi, güneydoğu bölgemizin sömürge olduğunu yalnızca Türk Marksistleri söylüyorlar.
Meselenin bam teli de burası: Liberal geçinen birçok aydınımızın çoğu, liberal miberal değil, bal gibi "kripto Marksist"... Kimisi bunu gizliyor, kimisi gizlemeye gerek bile duymuyor. İçlerinde "devrim yaklaştı" diye zırvalayan koca bebekler bile var. PKK'yı on dokuzuncu yüzyılda kalmakla suçluyorlar, kendileri de yirminci yüzyıldalar, farkında değiller.
Kendilerine kaç kere, "PKK'nın bu katı ve gaddar tutumu ve giriştiği son saldırılar üzerine bu ülkeyi yöneten hiçbir babayiğidin yeni anayasaya 'plebisit hakkı' koyamayacağını, böyle bir anayasanın ne meclisten ne de halkoylamasından geçebileceğini" anlattık, anlamaya yanaşmıyorlar.
(Bu "canı isterse ayrılma" meselesi yüzünden Amerika'da altı yüz kırk bin kişi öldü, iç savaş dört sene sürdü... Onları çok üzen büyük bir altüst oluş yaşandı ve ayrılıkçılar... kaybettiler!)
Yeni anayasada anadilde eğitim hakkı da olacak, her anlamda eşitlik de, bunun vaadi onları "kesmiyor"... Üstelik anayasanın somut metninin ortaya çıkmasını beklemeye bile tahammülleri yok. "İster göründükleri" herşey anayasaya konacak, inanmıyorlar. (Çünkü asıl istedikleri, ayrılmaya kadar gidecek bir konfederasyon.)
Politikanın p'sinden anlamadıkları için de bu işleri birkaç hafta içinde olur biter sanıyorlar. Genç Maksim Gorki'nin bir yılbaşında "paskalyaya kadar devrim" istemesi gibi...
Hükümetten umutlarını kesmişler. "Bu ülkeyi yeni dönemde yönetecek kadro" halledecekmiş meseleyi.
Liberal aydınların reisine, o kadronun hangi gökten hangi zembille ineceğini sormak isterim.
"Yeni CHP" demeye utanacaktır herhalde. (Adamları arasında bundan utanmayanlar olsa bile.)
"Tayyip" gidecek de AKP içinden pırıl pırıl gençler mi çıkacaklar?
Yoksa Kemalistler mi gelip bu "ameliyatı" yapacaklar?
"Dindar liberaller" değil de "alafranga liberaller" mi? Oy oranları on binde dört. Yüzde değil, binde değil, on binde dört.
Yeni kadro... Kimdir onlar, kimdir onlar, Hareket Ordusu mu?