Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Düşman kanı kirli midir?

Dönem dönem kadın doğum uzmanı, dış politika uzmanı, terör uzmanı, şarap uzmanı, futbol uzmanı, şike uzmanı, Aziz Yıldırım uzmanı kesilen zevzeklerden İspanya-İtalya maçını uzun uzun okudunuz. (Okumadınız tabii. Biz her gün sekiz gazete birden okumak zorunda olduğumuz için vatandaşın da öyle yaptığını sanırız.)
Sırım gibi simsiyah gövdesiyle kadın seyirciyi etkileyen Balotelli bu kez nasıl şişmiş kalmış, Beşiktaş'ın "kıymetini bilemediği" Del Bosque üstüste üçüncü şampiyonluğu nasıl cebine koymuş, falan filan.
Bazı futbol yazarlarının dikkatini de "İspanyol milli marşının sözsüz olması" çekmiş... "Fazla söze gerek yoktu" diyorlar.
Çok iyi top oynayan milli takımların marşları çalındığında söze gerek yoksa, berbat bir futbol ortaya koyan bizim takımın maçlarında Mehmet Akif'in on kıtalık şiirinin tamamı okunmalı!
Evet, İtalyan takımı canla başla marş söylüyordu (hele kaleci Buffon) ama İspanyol takımı hiç ağzını açmıyordu... Hatta yorumcular hemen "İtalya çok istekli, İspanya durgun, bu maçı İtalya alır" diye ahkam kesmeye koyulmuşlardı.
Hatta, bazı oyuncuların, Katalan oldukları için marşı söylemekte "gönülsüz" davrandıklarını sananlar bile çıktı.
Peki niçin sözleri yoktur bu marşın?
Bir "orta yol", bir "konsensüs" ürünüdür de ondan.
Bu marş aslında General Franco'nun faşist marşıdır. İç savaş boyunca "milliyetçi kesimde" söylenmiş, savaşı faşistler kazanınca da bütün İspanya'nın marşı oluvermiştir.
Kral Juan Carlos, müziği öylece bıraktı ama sözlerini kaldırdı. Kendince bir orta yol bulmuştu.
Cumhuriyet marşına dönemezdi tabii. O marş, bestecisi Rafael del Riego'nun adıyla, "Riego'nun marşı" diye bilinir. İspanyol Cumhuriyeti'nin hayatta kalabildiği sekiz yıl boyunca milli marş olmuş, daha sonra yasaklanmıştır. Tıpkı Marseillaise'in de Fransa'da dönem dönem yasaklandığı gibi. (İmparator Üçüncü Napoleon bu işin o kadar suyunu çıkarmıştı ki, annesinin bestesi olan bir aşk şarkısını Fransız milli marşı yapmıştı!) Benzer bir hokkabazlığı Almanlar da yaptılar.
Joseph Haydn'ın ünlü bestesini, sol majör yaylı çalgılar dörtlüsünü alıp milli marş yapmışlardı. Aslında bu marşı Avusturya- Macaristan İmparatorluğu kullanıyordu fakat onlarda marşın sözleri "Gott erhalte unser Kaiser" diye, Almanya'daysa hepinizin pek iyi bildiği "Deutschland Deutschland über alles" diye başlıyordu...
Aynı müzik, sözler değişik...
Savaşın bitiminden dört yıl sonra Federal Alman devleti kurulunca, yepyeni bir marş arayışına girmediler. Biraz ayıp ettiler.
Marşı aynen korudular, yalnızca sözlerini değiştirmekle, daha doğrusu ilk iki kıtayı atıp üçüncü kıtadan başlamakla yetindiler: "Einigkeit und Recht und Freiheit, für das Deutsche Vaterland"... Alman anavatanı (babavatanı!) için birlik, adalet ve özgürlük...
Savaşın bitiminden ancak on yıl sonra Sibirya'dan vatanlarına dönebilen Alman esirlerin, tren istasyonunda kendilerini karşılamak üzere çalınan marşı nasıl yadırgadıkları, nasıl şaşırdıkları bilinir.
Bakalım sıra ne zaman Marseillaise'in sözlerinin tartışma konusu yapılmasına da gelecek: "Qu'un sang impur abreuve nos sillons"... "Temiz olmayan bir kan (düşman kanı) tarlalarımızın saban izlerini sulasın!"
Bu mesele bir ara ortaya atıldı, sonra konu kapatıldı. Fransa'da yürek mi yetmiyor?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA