Paşa kitap yazmış. Amigo basın da üzerine sazan gibi atlamış, reklamını yapıyor.
Yok, bu La Fontaine fıkrasında geçen paşa değil. (Amigo basına uyarı: La Fontaine, "La Fontain" yazılmaz, sonunda "e" vardır.
Fransızca bilseydiniz, o fıkrada paşa maşa geçmediğini de görürdünüz.)
Bu paşa, milli kahraman. Yani, İlker Başbuğ. (Soyadı da ne güzel, ruhunuzu okşuyor.) Pardon, bu ülkede "paşa" yoktu değil mi, "general" vardı, dolayısıyla hakaret de yoktu. Efendi, bey, paşa, ağa gibi lakaplar kanunla yasaklandıkları için ortadan kalkmışlardı. ("Bay Mustafa" dedik, ona da bozuldunuz yahu...)
Dolayısıyla düzeltiyorum:
Orgeneral İlker Başbuğ kitap yazmış. Söylev ve demeçlerinde Theodor Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin'den falan sözediyordu ya, "Frankfurt okulu feylesofları", herkes de parmak ısırmıştı, bravo, ne kültürlü paşamız varmış... Ben yazacak değilim, elbette o yazar.
Stalin gibi sekreteri Poskryebişev'e yazdırıp altına imzasını atmamış ("Leninizm'in İlkeleri"), kendisi yazmış.
Kitabın adı mı? "Aşkın Gözyaşları" olacak değildi herhalde. "Yirminci Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal."
Paşa kırk fıkra biliyor, kırkı da büyük önder üzerine. (Pardon, paşa demeyecektik.)
Bu, birinci ciltmiş. İkinci ciltte de Atatürk anlatılacakmış. (Aman paşam, "Mustafa Kemal" deyince bazı arkadaşların kızıyorlar ha, fırça çekiyorlar.)
Yani birinci ciltte, büyük önderin "cumhuriyet öncesinde sergilediği liderlik vasıfları" inceleniyor. Öyle tarih kitabı falan değilmiş. Biyografi de değilmiş. Yalnızca "liderlik yönünü" ele alıyormuş, bir araştırma ve inceleme kitabıymış. Eminim bize hiç bilmediğimiz şeyler öğretecek, feyiz verecektir. Umarım lafa "çiftlikteki kargalardan" başlamaz, onu Falih Rıfkı bizim kuşağa satardı, o zamanın biz çocuklarına ("Babanız Atatürk")...
Belki bu suretle Atatürk'ün sporcunun hangi cinsini sevdiğini ve istikbalin nerelerde olduğunu da sonunda öğrenebileceğiz.
Başbuğ, "Atatürk'ün nasıl bir lider olduğu sorusuna" cevap arıyormuş. Bunu çok merak ediyorduk, hiç duymamıştık, aydınlanacağız.
Talim ve Terbiye Kurulu kararıyla yardımcı ders kitabı ilan edilmeli, bütün okullarda, özellikle yatılı kız mekteplerinde öğrencilerin istifadesine sunulmalıdır. Aydın Doğan'ın Raks ortaklığıyla açtığı kitap ve müzik "marketlerinin" kapısına nasıl olsa paşanın adam boyu panosu konacak, vitrin yapılacak, paşa hayırlısıyla içeriden çıkarsa imza günü bile düzenlenecektir, bunları ayrıca önermeye gerek görmüyorum. (Pardon, paşa demeyecektik.) Belki bu kitapta, bir süredir kafamı kurcalayan sorunun da yanıtını bulurum: Acaba Atatürk, sürmekte olan bir adliye soruşturmasıyla ilgili olarak, "sivil savcı şu şu şu konuları araştırsın, bu bu bu konuları araştırmasın" demiş miydi?
Doğrusu, biz böyle eksikliği duyulan değerli ve önemli bir eseri Turgut Özakman'dan beklerdik. Hani şu, "sinema ve tiyatroda Atatürk'ü canlandıracak oyuncunun içkisi, sigarası, kumarı, zamparalığı, gece hayatı olmamalı" demiş olan Bay Turgut. (Çok kişi bilmez, Sayın Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler" gibi önemli eserlerinin yanısıra "Keloğlan Aramızda" ve "Tuzsuz Deli Bekir" gibi değerli çalışmaları da vardır.)
Paşam, yazarların işine ne karışıyorsun yahu? Biz ordulara komuta ediyor muyuz? Unutmadan da söyleyeyim paşam, yirmi birinci yüzyıla girdik de şimdiden on bir buçuk yılını yedik bile...
Pardon, paşa yoktu.