Tuncay Özkan, 2008 yılı başlarının o ünlü "tutuklamalar dalgasında" öteki şöhretlerden geride ve azıcık da sönük kalmış, üstelik kurduğu "milliyetçi" televizyon kanalını "dinci" olduğu söylenen bir kuruluşa bilmemkaç milyon dolara satınca şimşekleri de üstüne çekmişti...
Sinir dengesi altüst olmuştu. Bir yandan ona buna küfürler yağdırıyor, bir yandan da kendini kameraların önüne atıp "beni de alın, beni de" diye haykırıyordu.
Onu kırmadılar, aldılar.
Öfkeden mi ısrarla öyle diyordu, yoksa "nasıl olsa üç gün gözaltında tutup bırakırlar, kahraman olurum" gibi hesaplar mı yapmıştı, bilinmez.
Özkan aşağı yukarı üç buçuk yıldır tutuklu yargılanıyor. Üstelik milletvekili de seçilemediği için "ötekiler" gibi sesi de çıkamıyor.
Çünkü Kılıçdaroğlu, diğerlerine koltuk çıktığı gibi ona da arka çıkmamıştı... (Demirel de, Mehmet Haberal'a yaptığı gibi onu CHP'ye "ankastre" etmedi.) Açıkta kaldı Tuncay.
Hani, avukatından başka kimsenin savunmaya cesaret edemediği Soner gibi...
Tuncay 2007 seçimlerinden önce, korkunç bir fiyaskoyla sonuçlanacak şu ünlü "cumhuriyet mitingleri" tezgâhına da bulaşmış, öte yandan "biz kaç kişiyiz" diye bir kelle sayma girişimi başlatmıştı...
Kaç kişi olduğu merak edilenler, 1 milyon 300 bin kişi çıktı. Öyle olduğu söylendi.
Tuncay buna güvenip 2011 seçimlerinde adaylığını koydu (CHP listesinden gösterilmeyince bağımsız aday olmak zorunda kaldı), yok pardon, Yeni Parti diye birşey kurmuştu galiba, ondan da ayrılmıştı... 23 bin kadar oy aldı, bunların 10 bini geçersiz sayıldı (geri kalan 1 milyon 277 bin kişi nereye kaybolmuştu?)
Birçok seçmen onu da CHP adayı sanmış, hem ona hem partiye oy vermiş, mühürü iki yere birden basmıştı, oylar çöpe gitti!
Cahil halk işte, ne olacak? Halbuki bir eğitilse...
Yani, bunların gerçekte kaç kişi olduklarını da vallahi öğrenemedik!
İşte kafa karıştırmanın cezası da buydu.
İmdi, bütün bunları niçin hatırlattık?
Duyduğumuza göre, tutuklu milletvekilleri (Tuncay yok tabii), mahkemede "suçlu olsaydık halk bizi seçer miydi" diye sormuşlar.
Halk sizi seçmedi ki!
CHP'ye oy verenler verdiler, o parti de sizi listede "iyi yerlere" koyduğundan, halk sizi de seçmiş göründü. Tuncay'ı da önlerden koysalardı listeye, o da seçilmiş olacaktı yani.
Bu bir marangoz hatası mıdır? Ergenekon örgütüne üye olmak istediğini belirterek adresini soran ve bununla büyük bir espri yaptığını sanan Kılıçdaroğlu, Ergenekon sanıkları arasında "şu iyi Ergenekoncu, bu kötü Ergenekoncu" diye ayırım mı yapmıştır?
Bu mantığa göre, halkın seçmediği Tuncay da suçlu mu oluyor yani?
Bilmem. Televizyonda ikide bir "Silivri'deki arkadaşlarından" sözeden Ayşenur ablanıza sorun.
Belki çıkmaz ayın son çarşambasında CHP kazanırsa, Ayşenur bacım da La Pasionaria namıyla maruf Dolores İbarruri'nin 1936 seçimlerinden sonra yaptığı gibi hapisane kapısına dayanır, müdüre tabanca çekip milletvekili seçilmiş tutuklu "arkadaşlarını" birer birer salıverir...
Ama burası İspanya değil, onun için de örneğin "iç savaş isteyenler" içeride istirahatte berdevam.