Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Ama siz de bırakın

Derdimizi koskoca Mehmet Barlas'a da anlatamayacaksak biz bu işi bırakalım daha iyi...
Biz "kim neyi severse onu dinlemesin" demedik. "Aramızda en koyu Batılı ve Batıcı olan önderimizin özel hayatında alaturka sevmesi bir çelişki değil midir" diye sorduk.
Nasıl oluyordu da, radyoda Türk müziğini yasaklayan önder iki kadeh içince Yanık Ömer'i söylemeye başlıyordu?
Nasıl oluyordu da, Barlas'ın deyimiyle "Çankaya'da gramofona tangoları, fokstrotları koyup konuklarını dansa kaldıran" önder, Harold Armstrong'un "desperados" tabir ettiği yakın arkadaşlarıyla buluştuğu özel sofrasına dönünce alaturkaya da dönüveriyordu?
Caz dinlememesi elbette "negatif notu" gerektirmez, rahmetli babam da dinlemezdi... Ama soru işaretlerini doğurur. (O dönemin cazı deyince aklıma Duke Ellington ile Artie Shaw'dan başka isimler de geliyor tabii ama Benny Goodman, Cab Calloway falan gibi sanatçıları "ukalalık olur" endişesiyle sıralayıp lafı uzatmaktan kaçındım. Otuzlu yılların cazından sözederken 1970 doğumlu Tord Gustavsen'i hatırlamam ama Jelly Roll Morton, Chick Webb, Bix Beiderbecke falan, biliriz yani icabında...)
İşin gerçeği, Barlas'ın da dediği gibi, Atatürk'ün hem cumhuriyetin kurucusu ama aynı zamanda, hem de "imparatorluğun kurmay subayı" olmasında yatıyor.
Bir uygarlık değişiminin bütün sancılarını, bütün çelişkilerini yalnız toplum değil, büyük önder de "kendi bünyesinde" yaşamış!
Bundan ötesi mugalatadır. Atatürk elbette MacDonald's hamburgeri de yememişti, Boğaziçi Köprüsü'nden de geçmemişti. Ona bakarsanız Fatih Sultan Mehmet de uçağa binmemişti, Kanuni Sultan Süleyman da kol saati kullanmazdı.
Ben asıl sorumu sorayım sevgili Barlas: Niçin, bu memlekette bize dönüp dönüp, yerli yersiz, ikide bir "Atatürk'ün sevdiği şarkılar" muhabbeti kaktırılmaktadır?
Sakın bu, tapınmanın bir başka biçimi olmasın?
Diyelim ki Atatürk fokstrot da yapardı, Mozart da severdi, Beethoven de dinlerdi. Hiç duymadık ama öyle olsun.
Bunun reklamı niçin yapılmadı? Niçin duymadık?
Yani, vara yoğa "Atatürk'ün sevdiği şarkılar" albümü çıkarmaya meraklı ve bu yolla iyi niyetli Kemalist oğlanların ve kızların cep harçlıklarına göz diken yapımcılar, niçin o albümlere o fokstrot ve tangoları da eklemiyorlar?
1934 yılında Saray Sineması'nda konserler veren Josephine Baker'in "iki aşkım vardır, biri kocam, biri Paris" şarkısı mı hafif kalacak, yoksa hatunun muzlardan oluşan eteği mi uygunsuz kaçacak?
Niçin Mustafa Sarıgül, bugün hükümete uyuzluk olsun diye düzenlediği "alternatif 19 Mayıs" şenliklerinde, Mecidiyeköy Meydanı'nda, Atatürk'ün sevdiği şarkılar kapsamında Carlos Gardel çaldırmayacak?
Atatürk'ün bütün çabalarına rağmen "yeterince Batılılaşmadık" da ondan mı?
Peki, kim neyi severse onu dinlesin, bu tartışmayı da burada bırakalım.
Ama Kemalistler de şu "Atatürk'ün sevdiği şarkılar" adı verilen ve de kabak tadı vermiş temcit pilavını koyup kaldırmayı bıraksınlar. Takıntıları bırakalım ama bu tek taraflı olmasın. Atatürk'ün giyindiği gibi giyinmiş olmak için 1936 modeli baklavalı kazak satın alanlardan bekliyoruz yani bunu. Fazla mı iyimseriz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA