Tuğgeneral Levent Ersöz "cezaevinde ölmek istemiyorum" demiş. Evinde ölmek istermiş.
Haklısınız paşam, bunu herkes ister. Fakat herkes başaramaz.
"Lyon kasabı" namıyla maruf SS komutanı Klaus Barbie'ye nasip olmamıştı mesela... Hapiste öldü.
Jean-Paul Sartre'ın deyimiyle "mezarsız ölüler"e de nasip olmamıştı savaş yıllarında.
Hayatta insanın her istediği de olmuyor ki paşam...
Kimisi kurşuna diziliyor Alman işbirlikçisi Vichy yönetiminin başbakanı Pierre Laval gibi, kimisi ipe çekiliyor komutanlık ettiği kampın girişinde, Hoess gibi. Kimisini kıçından vuruyorlar, kimisinin Reinhard Heydrich gibi dalağını parçalıyorlar. Kimisi intihar ediyor da üstüne benzin döküp yakıyorlar (intihar ediyor ama altı çocuğunu zehirleyip karısını da vurduktan sonra, Goebbels gibi.)
Ben Auschwitz'e gittim, o "platforma" çıktım paşam, hiç de hoş bir duygu değil oradan sağa sola bakmak. Gaz odalarına da girdim paşam, duvarlardaki tırnak izlerini de gördüm, savaştan bu yana kimbilir kaç kere badana etmişlerdi ama duruyordu... Onlar da elbette yataklarında ölmek isterlerdi paşam. Altı aylık Yahudi bebeğine nerede ölmek istediği sorulamadığından, onu bilemiyoruz.
Rusya'ya kaçtın mı geri gelmeyeceksin paşam, Bedros geliyor mu? Hele "sahte kimlikle" enselenmeyeceksin buralarda.
(Sahi, niçin hepiniz soluğu Rusya'da alıyorsunuz paşam, Putin'le mi muhabbetiniz var, oligarklarla mı? Amerika'ya karşı ittifak mı yapacaksınız?)
Bak paşam, tekerlekli iskemleyle getirmişler seni duruşmaya, ağzında maske, kolunda banyo bataryası gibi kanül, ucunda serum şişesi... Aman aman, sakın GATA'dan mikrop kapmış olmayasın paşam, pek "hijyenik" değil galiba oralar...
Yazık tabii paşam.
Cuma namazından çıkarken kolu bacağı parçalanıp ölecek mümine de yazık olacaktı, kendi mermimizle düşürülecek uçağımızın pilot teğmenine de.
Yazık tabii paşam.
Hükümeti düşürmek için ekonomik kriz çıkarılsaydı hepimize yazık olmayacak mıydı?
Darbeyi yaptın mı yapacaksın paşam.
Çünkü, yapamayanı yapıyorlar.
Ama bak, İlhan Selçuk yatağında öldü mesela, Allah sana da nasip eylesin paşam.
"Bize kötülük yapanların sonunu görmek istiyorum" demiş Levent Paşa.
Evet, kötülerin sonu gelmeli paşam. Fakat iyilerin de geliyor, ne hikmetse.
Keynes'in dediği gibi, "uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız" paşam.
Doğrusu, biz de "oralarda" ölmek istemeyiz paşam.
Ne Filistin askısında ölmek isteriz, ne torbalarımıza elektrik verilince, ne erkekliğimiz sıkıştırılıp elden gidince...
Gencecik kızlar da "taş gibi delikanlıların" elinde can vermek istemezler tabii paşam, gazoz şişesiyle...
Ne Selimiye'nin bodrumunda ölmek isteriz paşam, ne Diyarbakır'ın koğuşunda, ne Mamak'ın havalandırmasında...
Ne de stadyumda paşam... "Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik" diyor seyirci ama şaka yapıyor paşam, onları ciddiye almayınız.
Levent Ersöz yatağında ölmek istemiş.
Umarım öyle olur paşam. Size de bize de.