Kısaca İstanbul sermayesi tabir edilen kitlenin "sözcüleri" diyebileceğimiz iki iktisat yazarı var, biri Ege Cansen, öteki Güngör Uras... İkisi de Aydın Doğan'ın yanında çalışıyorlardı, sonra biri Demirören- Karacan konsorsiyumuna, yani İstanbul sermayesinin bir kanadından öbür kanadına devredildi.
İktidara şiddetle karşı adamlar bunlar, fakat asla Kılıçdaroğlu gibi ağızlarını bozmadılar, "beyefendiliklerini" elden bırakmadılar. Bizim gibi "mahalle çocuğu" da değiller. Aferin.
Çokdaha "derinden" bir faaliyet yürütüyorlar ve hedef aldıkları memur kitlesini memnun edecek bir mesai sarfediyorlar. Ne yazık ki İstanbul sermayesi de onların etkisinde kalıyor ve onlardan alınan gazla, üçüncü sınıf Amerikalı diplomatları "yanlış yönde dolduracak" yorumlara ve insanı ileride açıklandığı zaman mahcup edecek beklentilere yol açılıyor. (Ayy, gaz dedim, çok ayıp oldu, telkin demeliydim.)
Söyledikleri, esas olarak, memleketin batmak üzere bulunduğu, "bunun böyle gidemeyeceği", ekonominin er geç çökeceği...
Fakat "ne zaman batarız" sorusuna da somut bir cevap veremiyor, "projeksiyon" yapamıyorlar.
Bu böyle gitmez diyorlar, gidiyor.
Buna da pek şaşıyorlar, "bu ne biçim memleket yahu" havasında yazılar da kaleme aldıkları oluyor.
Eh, bilimde analiz yerine beklenti ve umudu öne alırsan, sonuçlarına da katlanırsın. Koyduğuna da "hipotez" değil siyasi amaç denir.
Bunlardan Güngör Uras, dün, Türkiye Komünist Partisi'ni tanıtan bir yazı yazdı.
"Ola ki aklınız yatar, bir oy da siz verirsiniz" dedi.
Elbette... Ola ki de aklımız yatmaz, oy falan vermeyiz...
Birinci Sekreteri'ni, politbüro üyelerini hiçkimsenin tanımadığı TKP, bu seçimde, kendisine oy verecek 500 bin kişi arıyormuş. (Yani, yüzde 1.)
Arar tabii, çünkü geçen seçimde aldığı toplam oy sayısı 79 bin.
Oy oranı, binde 23... Yüzde değil, binde 23.
Geçen yüzyılın sonunda bütün o olup bitenlerden sonra, üstelik Türkiye gibi bir ülkede, komünist partisine oy veren gene de 79 bin kişi bulunması, aslında hem şaşırtıcı, hem de TKP adına büyük bir başarıdır.
Ama, konuyu tadında bırakmak şartıyla...
Bunu TKP de biliyor ve Internet sitesinde "yoldaşlar, bu seçimde hedefimiz mutlaka yüzde 1 olmalıdır" gibilerden yazılar yayınlanıyor. Bırakın yüzde 10'u falan, yüzde 2 bile ulaşılması mümkün görülmeyen bir hayal.
Ama bunu Güngör Uras da biliyor mu?
Sayın Uras'ın kısaca özetlediği parti programına baktım, CHP ya da MHP'den önemli bir farkını göremedim. (Cumhuriyet bitmiştir, emperyalizme teslim olduk, tarikat şeyhlerinin fikirleri esas alınmaktadır, falan filan. Bu komünizm midir, Lenin'in deyimiyle bir bürokrat ve küçük burjuva ideolojisi olan Kemalizm mi?)
Üstelik burada somut vaatler de yok (Kemal Bey'in her eve altı yüz lira dağıtması gibi uçmamışlar yani)...
İşçi sınıfı sosyalist devrimi yapacakmış, üstelik "başka sosyalist toplumlarla birlikte"...
Hangileri onlar? Faşizme geçmiş olan Çin mi, kapitalizme dönmek için Castro'nun ölümünü bekleyen Küba mı? Yoksa kendisinden uzun zamandır ses seda çıkmayan gençlik aşkımız Vietnam mı?
"Ola ki oy verirsiniz" demiş Sayın Uras... Elbette. Ola ki verirsiniz. Ağanın ve de seçmenin eli tutulmaz!
Ola ki ben de Güngör Bey'e iki soru sorarım:
AKP'den azıcık da olsa oy tırtıklamak amacıyla TKP'den bile medet umacak kadar düşmek, saçı sakalı ağarmış adama ola ki yakışır mı?
TKP'nin o varsayılan artı oyları (şaka değil, 400 binden fazla oy isteniyor) ancak ve ancak CHP'den aktarabileceğini, yani sonuçta kendi kalenize gol atacağınızı görememek, ola ki yorumculuk mudur?