Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

El democratico

Geçen hafta Katalonya'da yerel seçimler yapıldı. Yerel dediysem belediye değil, eyalet seçimleri.
Zaten pazar günü seçim olduğu için de "el clasico" yani Barcelona-Real Madrid maçı pazartesi akşamına kaydırılmıştı.
(Orada her eyaletin kendi bayrağı, kendi meclisi, kendi hükümeti ve başbakanı da vardır.)
"Daha fazla özerklik" isteyen Milliyetçi Katalan Partisi eyalet meclisinde çoğunluğu kazanmış, bu arada, bununla da yetinmeyip "tam bağımsızlık" isteyen Katalonya'nın Bağımsızlığı İçin Birlik Partisi de dört koltuk elde etmiş!
Liderleri de Joan Laporta, Barcelona kulübünün eski başkanı. Hani şu merkezin ve Franco'cu sağcıların temsilcisi Real Madrid'e beş çeken, top göstermeyen takımın...
Barça-Real maçı, futbol kalitesi açısından elbette karşılaştırılamaz ama siyasi açıdan say ki Ankaragücü-Diyarbakırspor maçı gibi bir şey. (Kenan Evren bu takımın maçlarını seyredebilmek için onu emirle ikinci kümeden birinci lige çıkarmıştı.)
Ne diyeceğiz şimdi bu Laporta'ya?
"Bölücü"...
Yani "divisor, compartador, cortador, cerreador, cuarteador, desagregador, despartador, repartador, separador" falan, salla gitsin.
Oysa kullanmıyorlar böyle bir kavram İspanyol kamuoyunda.
Laporta'yı içeri atmıyorlar, onun eski takımı atıyor tam beş tane Madrid'e...
Demek ki İspanya'da "ayrılmak istemek" serbest. Meclise bile giriyorlar.
Çoğunluğu kazanırlarsa ne olur? Ayrılırlar.
Fakat Katalanlar'ın çoğu ayrılmak istemiyor, özerklikle yetiniyor. Bunun "daha da" fazlasını isteyebilirler ama ayrı bir devlet kurmak değil dertleri.
Basklar için de aynı şey geçerli. Orada da ayrılıkçılar azınlıkta, özerklik isteyenler (ve çatır çatır elde edenler) ağır basıyor.
Gittim kendi gözümle gördüm.
Barcelona'ya da gittim, Biarritz'den Hendaye-İrun üzerinden San Sebastian'a da geçtim. (Biarritz ölmüş, gölgesini sürüklüyor ve eski görkemli günlerinin mirasını yiyor. "Benim emekçi halkım" edebiyatı yapıp küfür etmeyeceğinize söz verirseniz anlatırım.)
Hendaye'da tren değiştirdik (İspanyol demiryolu daha geniştir), RENFE treni daha "no man's land'i" yani köprüyü geçip İrun kasabasına yaklaşırken başladı ayrılıkçı sloganlar ve balkonlarda Bask bayrakları...
Azınlıktalar. Ama propaganda serbest.
"Silahlı eyleme" dönüşmeyecek, o zaman canına okurlar. Ama yazabilirsin, çizebilirsin, konuşabilirsin, o suç değil.
Allah Allah... Cumhuriyetçilik de suç değil İspanya Krallığı'nda, zor kullanmaya kalkışmamak şartıyla.
İnanmıyorsanız girin YouTube'a bakın, ortalık cumhuriyet marşlarından, cumhuriyetin sarı-kırmızı-mor bayrağından geçilmiyor! (İspanyol merkezi hükümeti bunları kaldırtmak ya da bu siteyi engellemek yoluna gitmiyor.) İngiltere'de de serbest cumhuriyetçilik...
Anlı şanlı The Guardian gazetesinde "kraliçeyi ve ailesini niçin sırtımızda taşıyoruz, artık cumhuriyete geçmenin zamanı gelmedi mi" diye yazılar okudum kendi gözümle. Bunlara kimse "işlem" falan yapmadı.
Buna karşılık Fransa'da da kralcı parti var, esamisi okunmuyor ama yasal.
Bizde kesinlikle yasaktır böyle şeyler.
Peki nasıl gireceksiniz Avrupa Birliği'ne?
Barça şu Real'e beş çekince sevinerek ama bu şehrin siyasi iklimini görmeyerek herhalde.
Zarar yok canım, gidin "paella" yiyin ve belki sizi de alırlar diye bekleyin.
Rodrigo, Albeniz, De Falla falan da dinleyin, belki sizi Avrupalı sanırlar.
Fazıl Say çalsın, kendimizi kandırması daha kolay olur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA