Erkek olduğu için "bravo" dedik, kadın olsaydı "brava" diyecektik, ailece gelselerdi "bravi"...
(Türk basınının konserci bülbülleri bu ayırımları bilirler mi acaba? Neyse ki Fazıl Say da erkek olduğu için alkış faslında sorun çıkmıyor.)
Zülfü Livaneli'ye yürekten bravo...
Yok canım "öyküleme bilmediği" için ya da "detone olduğu" için dalga geçmiyoruz.
Bizi doğruladığı için teşekkür ediyoruz.
Livaneli gerçekten de erkek adam.
Yerden yere vurduğu, "Tayyip Erdoğan'la gizlice anlaşmakla ve onun iktidarına yol açıp kendisi de ana muhalefet liderliğine razı olmakla" suçladığı Deniz Baykal'ı bağrına bastı.
CHP Genel Merkezi'ne gitti, Baykal'ın elini sıktı.
Bakarsınız yakında, onca nefret ettiği Önder Sav'la da barışır. Sevgisiz, ruhsuz, soğuk, taş gibi katı yürekli ve burnu büyük olmakla suçladığı adamla kucaklaşır.
Partiye yeniden üye olmayacağını, gündelik politikaya dönmeyeceğini, tekrar milletvekilliği düşünmediğini açıkça belirtiyor. Yani "vitrin süsü" olmaktan artık vazgeçmiş, Mustafa Sarıgül gibi genel başkanlığa oynayamayacağına da kesin kanaat getirmiş.
Fakat, "Baykal'la bazı dönemlerde fikir ayrılıklarımız oldu ama hiçbir zaman ona olan saygım eksilmedi" diyebilecek kadar "alicenap" davranmış.
Kendisini "sahiden de özlemiş"...
Elinden geldiği kadar CHP'ye destek olacakmış.
Bu konuda bir film, bir roman, bir de şarkı üretmesini bekleriz. Öyküleme zayıf, ses de "Frigya modunda" olabilir, bemolleri düzgün çıkarmak şartıyla.
Livaneli, "Türkiye'nin gerçekten de şu anda CHP'ye çok ihtiyacı var" demiş. Haklıdır, böyle muhalefet her iktidara nasip olmaz, kıymetini bilsinler.
Fakat önümüzdeki seçimde CHP'nin başarılı olmasını "şart" görüyormuş.
Livaneli'ye yürekten teşekkürler...
Çünkü iddialarımızı kanıtladı.
Yani, Türkiye'de solun aslında sol mol olmadığını, "bürokrat payandası" olmaktan bir türlü kurtulamadığını, ortalıkta solcu diye gezinenlerin aslında "yalnızca birer Kemalist" olduklarını, bunların çoğunun "Ankaralı memur çocuğu" olmaktan öteye gitmediklerini gösterdi.
"Solun kendisini sürekli ezmiş olan bürokrat sultasıyla hesaplaşmadan ve bu zümreyle arasına mesafe koymadan iki yakasının biraraya gelmeyeceğini" de halk ona gösterecek.
Livaneli, "CHP'nin, Türkiye'nin demokratikleşmesi, reformlar, AB gibi konularda bayrağı AKP'nin elinden alması gerektiğini savunuyorum" gibi iri bir de laf etmiş.
Bunun CHP tarafından, hele hele Deniz Baykal'ın elindeki CHP tarafından gerçekleştirilebileceğine gerçekten inanıyorsa, ben bu yazıyı yutmaya hazırım.
Acaba kendisi de günün birinde "tüh, gene yanılmışım" demeye hazır mıdır?
Yoksa dönüp gene veciz bir ifadeyle "it oğlu it, sen de kıvırt, sen de kazan" mı diyecektir?
Kızmasın, solaçıktan altı pas içine öyle bir orta yaptı ki, bize de uzanıp topa kafayla dokunmak kaldı, hepsi bu.