Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Gayrı kaabil-i temyiz

İtiraz etmek mümkün değil, demektir... Düzeltme ve karar değişikliği isteme yolu kapalı, demektir... Davanı temyize yani Yargıtay'a götürmeyi ve kararın bozulma ihtimalini unut, demektir... Çoğu zaman çıra gibi yandın, demektir...
"Gayrı kaabil-i temyiz" kararlar, "olağanüstü mahkeme" kararlarıdır.
İstiklal Mahkemesi kararları gibi... Orada iki çeşit karar vardı: Ya idam, ya beraat.
Daha sonra, esas olarak asker kaçaklarını cezalandırmak için kurulmuş olan bu mahkeme (Allah
Allah! Kurtuluş savaşımızda askerden kaçan şerefsizler de mi vardı? Hani bütün millet "yekvücut"
olmuştu?), cumhuriyetin ilk yıllarında "diktaya karşı çıkanları susturmak" amacına yöneldi ve
kararları da azıcık yumuşatıldı, hapis ve "kalebentlik" yani sürgün gibi "ara cezalar" da verildi...
Fransız Devrimi'nin en civcivli dönemindeki Devrim Mahkemesi kararları gibi... Orada da iki çeşit
karar vardı.
Diktatör Robespierre giderek işin suyunu öyle çıkarmıştı ki, terör döneminin son aylarında "hakkında
dava açılmış olmak"
bile idam yemek için yeterli sayılıyor (vatandaş masumsa savcı durduk
yerde onunla niçin uğraşsındı?), üstelik meclisten bir sanık hakkında "kanun dışı" kararı çıktıysa
kendisine mahkemede göstermelik bir savunma hakkı bile tanınmıyordu!... Kimlik tesbiti, idam kararı
için yeterliydi.
Sorun Sami Selçuk'a da, bunun nasıl korkunç bir "hukuk katliamı" olduğunu size anlatsın.
İla maşallah ülkemiz de şu "olağanüstü geçiş dönemlerinden" bir türlü kurtulamadığı için, bizde
de temyizsiz işlem çoktur.
Örneğin Anayasa Mahkemesi kararları böyledir.
Böyledir, çünkü onun "daha üstünde" başka bir mahkeme yoktur.
Bazı hukuk mahkemesi kararları da böyledir. "Temyiz yolu kapalı olmak üzere" demek, "insaflı davrandım, sana az bir ceza kestim, sen de haddini bil, daha fazla konuşma" anlamına
gelir.
YAŞ kararları da böyledir. Ordudan kovulursun, kendini savunamazsın. Emekli edilirsin, "bende
daha çok iş vardı"
diyemezsin. Bırak temyizi memyizi, en alt mahkemeye bile gitme hakkın yoktur.
Hükümet yeni anayasa değişikliği tasarısında bu kapıyı açıyor... Kıyametin görünmeyen kısmı da
bundan kopuyor.
CHP ve MHP, hiçbir subayın "hakkını aramasını" istemiyor. Yani bir subayın, yüzkızartıcı
suç ya da mesleki yetersizlik nedeniyle değil de "inançları yüzünden" ordudan kovulabilmesini
onaylıyorlar.
Anayasa değişirse, askere sivil yargı yolu da açılacak.
Bu memlekette askerler sivilleri yargılarlar, ama siviller askerleri ancak "bazı durumlarda" yargılayabilirler.
Çünkü eski anayasanın "doğal hâkim" ilkesi, 1982 yılında katledilmiştir.
Anayasa değişikliği, Türkiye'nin "normale dönmesi" yolunda bir adım olacaktır. Eksik, yetersiz,
ama hiç olmazsa bir adım...
CHP ve MHP "normal Türkiye" istemiyorlar. Çünkü huzursuzluk ve gerginlikle besleniyorlar.
Çünkü "bürokrat vesayeti" kalkarsa varlık nedenleri kalmayacaktır. Bürokrasinin çıkarlarını savunmaktan başka hiçbir marifetleri yoktur. Birinin sözde azıcık daha sağda, ötekinin sözde azıcık daha
solda görünmesi, bir aldatmacadır.
Öyle olmasaydı, bir "CHP-MHP koalisyonu" fikri bu kadar utanmazca savunulamazdı basın amigoları
tarafından... Bugün bu ihtimale can simidi gibi sarılanlar, rahmetli Vedat Dalokay yetmişli yıllarda
bu fikri ortaya attığında demediklerini bırakmamışlardı.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA