Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Maria Rita'dan kim özür dileyecek?

Bu yazı herkese "dam üstünde saksağan" gelecek, davulcu yellenmesi gibi kaynayıp gidecektir... Çünkü içinde İlker Başbuğ, Ahmet Türk, Emine Ayna gibi isimler geçmemektedir.
Internet sitelerinde "tıklama" alsa da yazdım, almasa da yazdım.
Bundan otuz yıl önce, her sene olduğu gibi, Eurovision şarkı yarışmasının "elemeleri" yapıldı.
Birinciliği, Maria Rita Epik adında bir kız kazandı.
Önce yabancı sandılar. Hayırlar ola, Eurovision'da bir türlü başarılı olunamayınca Avrupa'dan "ithal şarkıcı" mı getirtilmişti?
Sonra baktılar, kız İzmir doğumlu bir Türk vatandaşıydı.
"İtalyan asıllı" olduğu söylendi. O zamanlar "levanten" kelimesi pek bilinmiyordu. İzmir'de kimlerin yaşamış olduğuna dair de kimsenin bir fikri yoktu.
Kızın isminin Maria Rita olması rahatsızlık yarattı. "Yahudi" olduğunu söyleyenler bile çıktı, sanki Yahudi olmak suçtu ya da utanılacak bir şeydi.
Adı Maria Rita olan bir kızcağız, Türkiye'yi temsil edebilir miydi, edemez miydi? Gerçi bestesini Türkçe yapmıştı ve bizden daha güzel Türkçe konuşuyordu ama...
Edemez dediler, kızı yarışmaya göndermediler.
Bahane olarak, yarışmanın Kudüs'te yapılacak olması, Arap dünyasının buna göstereceği varsayılan tepki falan filan kullanıldı. O dönemde yaşanan ekonomik krizde ("döviz yok" bahanesi) öne sürüldü.
TRT yarışmadan çekildi. Kızın sevinci kursağında kaldı. Hatası, vatanını ciddiye almak ve benimsemek, Anayasa'ya güvenip kendini bizlerle eşit sanmak olmuştu!
Maria Rita şimdilerde olgun bir hanımefendi. Başına gelenlerin burukluğunu o günden beri taşıyor mu, yarım ağız da olsa bir özür bekliyor mu, yoksa bütün bunların üstüne bir sünger mi çekti, bilemem.
Ama Türkiye'nin "nereden nereye geldiğini" izleyip seviniyor olsa gerektir...
Türkiye'nin daha da ileri gitmesi gerekmektedir.
Bir süredir, dış ülkelere görevli olarak gönderilmek üzere "gayrımüslim" vatandaş aranıyor. Özellikle Avrupa Birliği nezdinde bizi "temsil" edecek vatandaşlar.
Yani, onların da "Türk vatandaşı" olduklarını ele güne tescil edecek vatandaşlar...
Kulağıma geldiğine göre, cemaatler pek yanaşmamışlar. Ya burun kıvırmışlar, ya da çekinmişler.
Oysa bu ülkede "Türk ordusunda deniz subayı olmak isterdim, yapmadılar, taverna şarkıcısı oldum" diye acı acı yakınan insanlar da yaşarlar...
Müslüman ve Türk kökenli olmayan ama Türk vatandaşı olan bir "resmi görevli", Avrupa'nın ülkemize bakışını bir anda değiştirir!
Paris'te Kürt kökenli bir Türkiye büyükelçisi, Hamburg'da Ermeni kökenli bir Türkiye başkonsolosu, Londra'da Yahudi kökenli bir Türkiye ticaret ataşesi, Roma'da Rum kökenli bir Türkiye turizm bürosu müdürü, Avrupa Birliği'ne "gerçekten" girmek istediğimizin sağlam bir kanıtı olurdu!... Üstelik bu "Osmanlı diplomasi geleneklerine" de uygundur.
"Tek seçici" olsam Eurovision'a da Hayko'yu ya da Rojin'i gönderirdim. Belki kazanamazlardı, zarar yok. Eurovision'da müzikten başka herşey var maşallah. Başka bir "mesaj" vermiş olurduk.
Uçuyor muyum? Uçuyorum tabii.
Uçmazsanız yerde kalırsınız. Onlar uçarlar, siz yürürsünüz. Çoğu zaman da Mehter adımıyla...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA