Atatürk'ün yirmili yıllarda "aşırı sigara ve kahve içmekten" iki kere kalp krizi (ya da spazmı) geçirdiğini öğrendiğim zaman şaşırmıştım...
Çünkü bize öğretilmemişti.
Fakat "rakı içtiğini" bilmeyen vatandaş, herhalde yoktu...
Düşmanları onu eleştirmek için sık sık hatırlatırlardı bunu, dostları da bununla övünmek için. Rakı içince ya "zındık" olunuyordu ya da "ilerici". Örneğin bir Emre Aköz'e "sen rakı içen adamsın, nasıl Kemalist olmazsın" diye kızılabiliyordu...
Sirozdan ölmüş Atatürk'ün ölüm yıldönümlerinde de içki satışı yasaklanıyordu.
Akciğer kanserinden vefat etseydi Tekel sigara üretimini mi durduracaktı?
Bu ülke, gülünç bir ülkeydi.
Bu ülkede ilginç kelleler gezdirilirdi...
Aynı kafa, "sürekli Havana purosu içen" Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara'ya da kızıyordu!
Gülüyorsunuz ama gerçektir, altmışlı yıllarda bunu çok duyduk. Devrimci dediğin, Türkiye'den Küba'ya ithal edip Birinci sigarası içmeliydi!
Şimdi de bir gazeteci, Can Dündar, "Atatürk'ü içki sofrasından kalkmayan bir kişi olarak gösterdiği" gerekçesiyle yargılanmak isteniyor. Şu ünlü "Mustafa" belgeseli...
Savcı, Dündar'a "Atatürk'ün ellerini uzun parmaklı, ince ve zarif olarak göstermediği için" de kızmış.
Günün birinde, "sarışın ve mavi gözlü olarak gösterildiği için" kızacaklar da çıkabilir, "Orta Asya tipine" pek uymaz da...
Çünkü uzun boylu, esmer ve tok sesli arkadaşımız Rutkay Aziz, şu ünlü "Kurtuluş" dizisinde Atatürk'e en uygun oyuncu kabul edilmemiş miydi?
Bilirkişi raporunda, Mustafa belgeselinin "karanlık olması, aydınlık ve optik bir anlatımı bulunmaması, fon müziğinin etkileyici ama melankolik olması" da eleştirilmiş ve "Atatürk'e hakaret" sayılmış. "Sinemada optik anlatım" konusu kafamızı kurcaladı doğrusu. Yüzlerce film seyrettik, şu kadar sinema kitabı okuduk, "optik anlatım" sorunuyla hiç karşılaşmamıştık... Acaba optik anlatım yolunu seçmeyen yönetmen kamerayı kendi poposuna mı tutmaktadır?
Bilirkişi raporunu yazan Sayın Prof. Dr. Ahmet Mumcu'dan, en kısa zamanda, "Yeşilçam yönetmenlerinin kazığa oturtulmaları" yönünde de bir rapor bekleriz!
Behlül de, Bihter'i öptüğü için kovuşturulmalıdır.
Bundan sonra dekupajlı senaryosunda "dış/gece" yazan sekanslar çekecek sinemacılar da ayaklarını denk alsınlar, hele o Çağan Irmak.
Oyuncular da sayıyla kendilerine gelsinler.
Çünkü bu ülkede "Atatürk'ü oynayacak sanatçının içkisi, sigarası, kumarı, zamparalığı, gece hayatı olmamalıdır" diyebilen kafalar da var.
Kim mi? Hani şu, kitabını katar katar alıp okuduğunuz (ya da okur gibi yaptığınız) kişi.
Şu yaşıma geldim, bu ülkenin gülünç mü yoksa acınacak mı olduğuna kesin karar veremedim. Bu konuda bir yargıya varmak için yeni saçmalıkları beklerim.