O ev benim çocukluğumda CHP ilçe merkeziydi! Artık "W Hotel merkezi" diye bilinecek...
Akaretler'in alt başına gelin, sırtınızı denize dönün, anayol, daha doğrusu ana yokuş sola doğru kıvrılır gider, Şair Nedim Caddesi sağa sapar, tam ortada bulunan ev işte...
İki yolun köşesi...
Elden geçirmişler, bütün Akaretler gibi, pırıl pırıl "sıra oteli" olmuş: W Hotel.
CHP ilçe merkeziydi... Aynı zamanda Halkevi, aynı zamanda her bir şey... Düğünler müğünler de orada yapılırdı, "ailece koyu CHP'li" olduğumuz için "bizim kafada ailelerin düğünleri" tabii, giderdik. Bana gazoz verirlerdi, Olimpos ya da Fertek!
Kimi yaz akşamları da hırkalarımızı alır, yokuşu tırmanıp Taşlık'a çıkardık, çay bahçesinde dondurma yemeye ve gazinoda "okuyan" Abdullah Yüce'yi çaktırmadan dinlemeye: "Nasibim olsun bir yudum şarap, sun da içelim yarin elinden..."
"Awaramu" kelimesini "Avare" yapmış halkımız, Raj Kapoor'a da kısaca "Raci" diyor, ve Zeki Müren filmin şarkısını kendince söylüyordu: "Kalbi sana verdim Raci, sen oldun başımın tacı" ... Nergis'in şarkısı.
Yaaa, öyle bir dönemdi işte, çok daha dingin, çok daha tenha, çok daha yavaş bir İstanbul ve Türkiye...
Migros otobüsü gelir, bizim evin karşısında iki saat kadar "takılırdı"... Migros'un dükkân açacağı kimsenin aklından geçmezdi daha...
Akaretler'de DP ilçe merkezi de vardı, sağda, Şair Nedim'in hemen başında... CHP binasından üç-beş ev ileride... Süt fabrikasının sokağına karşı...
Yok, ben o sokağın başındaki otoparkın "Eclair Sineması" olduğu döneme yetişemedim tabii, onu babam bilirdi.
Ama, birbirine geçmiş D ve P harflerini iyi hatırlarım.
İlçe merkezinin birinci katından sallanan DP bayrağını...
Celal Bayar da bir baston yaptırmıştı kendine, topuzunda gene içiçe geçmiş D ve P harfleri vardı.
Müthiş kızıyorlardı bu yüzden ona...
Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekirdi!
Çünkü ondan önceki cumhurbaşkanlarının, gerek Atatürk'ün gerek İnönü'nün, hayatları boyunca hiçbir siyasi partiyle ilişkileri olmamıştı! CHP'yi o güne kadar uzaylılar yönetmişlerdi.
Özal olsun, Demirel olsun, partiyle martiyle ilgisi olmayan adamlardı!
Cumhurbaşkanı dediğin, tarafsız, yani asker olmalıydı: Gürsel, Sunay, Korutürk ve Evren gibi.
Asker bulunamazsa, sivil yüksek bürokrat da idare ederdi: Sezer gibi.
O zamanlar Türkiye'nin başına gelecekleri bilemezdim tabii, ben "çarşıda" koşturmaca oynuyordum, bizim çarşıda çete kurulacağını da bilemezdim.
Çete niyetine bir tek manav Kafa Sabahattin'in "amigolar" çetesi vardı benim zamanımın Beşiktaş'ında!
Serdar Bilgili de henüz doğmamıştı, Ertuğrul Sağlam da. Beşiktaş'ta Recep oynuyordu, Fener'de Lefter, Galatasaray'da İsfendiyar, Beykoz'da Ekerbiçer.
W Hotel'de oda fiyatları üç yüz avrodan başlıyormuş, altı yüz papel, şaka değil... Bir geceliğine hovardalık etsem de gitsem şu CHP ilçe merkezinde yatsam mı acaba? Çocukluğum geri gelir mi, daha dingin, daha sakin, çok daha umutlu, Türkiye'yi düzgün bir ülke sandığım o günler?