Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Irak'ta önce Felluce'yi ele geçirmiş sonra Musul ve civarındaki Tikrit ve Samarra gibi şehirlerde hakimiyet kurmuştu. Bu şehirlerin ortak yanı halklarının mezhepçi politikalar uygulayan Irak merkezi hükümetinden bıkmış olmasıydı. Maliki askerleri şehirleri apar topar terkelerken yerel halktan ve bölgedeki olaylara tesir edebilecek olan Sünni Arap aşiretler de IŞİD'e sessiz kaldı, hatta IŞİD'e destek verdi. IŞİD Felluce ve Musul arasındaki bölgede aşiretler desteği ile hâkimiyetini sağlamlaştırıp cihetini Bağdat'a döndürmüşken bir anda dümeni Kürt bölgesine, Erbil'e kırdı.
Bağdat'ta Fuad Masum'un yeni Cumhurbaşkanı olarak tayin edilip Haydar El İbadi'yi başbakanlığa getirmesine buna mukabil Maliki'nin başbakanlığı bırakmamakta son dakikaya kadar direnmesine rağmen IŞİD bir hamle yapmayarak ırken Kürt olan zavallı Yezidileri katletmeyi ve Peşmergeler ile çatışmayı tercih etti. Bugüne kadar aldığı kararlar da gayet pragmatik olduğu görülen IŞİD'in bu şekilde bir strateji değişikliğine gitmesi ise tesadüf değil.
IŞİD'in öncelikli hedefi Bağdat olsa bile nihai hedefi Şiilerin üzerine titrediği Kerbela ve Necef şehirleri. Şiiler eğer Kerbela ve Necef'te daha yeni elde ettikleri hâkimiyeti kaybederlerse çok ciddi bir darbe alacaklarının ve bölgede bir aktör olma durumundan çıkacaklarının farkında. En nihayetinde Şiiler asırlar sonra bu şehirlerin kontrolünü ele geçirmiş durumda. Zaten asıl meseleleri de bu şehirleri kontrol etmek olduğu için Musul ve civarını o kadar önemsemediler.
IŞİD Şiilerin canına okumak için can atıyor olsa da şu durumda kendisine destek verecek hiç bir yapı olmaksızın Şii dünyasını ki bunun içine herkesten once İran dahil oluyor, karşısına almak istemiyor. Yani orada bir cephe açarak İran'ın, Irak'taki Şii milislerin, Suud ve Bahreyn'den bila tereddüt koşup gelecek Şii militanların ve Suriye'de Hizbullah'ın içine dahil olacağı bir Şii ittifakına karşı tek başına savaşmak istemiyor. Bunun için bölgedeki kaosu Kürtleri vurmak suretiyle daha da körükleyip, akıl almaz vahşeti ile de kamuoyuna korku salarak zaman kazanıyor.
Üstelik IŞİD devamlı zafer ilan etmekten ve vahşetini gururla sergileyerek korku salmaktan hoşlanan bir örgüt. Dolayısıyla eğer şimdi beceremeyeceği bir işe girişir ve altından kalkamazsa hem Suriye'deki diğer muhalifler nezdinde hem de Irak'ta yenilmezlik vasfını yitirmiş olacaktı.
IŞİD Kürt bölgesine saldırarak aynı zamanda ABD'nin ve Avrupa'nın da tepkisini ölçmüş oldu. Karşısındaki düzensiz, tecrübesiz ve ağır silahlardan yoksun Peşmergeyi hiç zorlanmadan ezip geçebilecek olan IŞİD ABD ve AB'nin gazabını üzerine çekerek sadece bölgenin değil dünyanın da gündemine oturdu. Her ne kadar ABD 100'e yakın IŞİD hedefini vurmuş olsa da coğrafi koşullar gereği bu saldırılar IŞİD'I tamamıyla bitirecek nitelikte değil. Hatta ABD saldırılarının getirisi götürüsünden bile fazla olabilir, bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Başlıkta sorduğum soruya cevaben verilen ve tamamıyla bir komplo teorisine dayanan bir cevap daha mevcut. O da IŞİD'in İran ve Esed rejimi ile işbirliği yaptığı. Hatta daha da ileri gidip IŞİD'in İran tarafından kurulduğunu iddia edenler de var. Ancak yukarıda söylediğim gibi IŞİD pragmatik kararlar alan bir örgüt olduğu için belli bölgelerde Esed ile de işbirliğine gitti. Ki bu işbirliği zaten sıkışmış olan Esed'in de işine geldi. Suriye'nin Irak sınırını zaten gözden çıkarmış olan Esed o bölgede IŞİD'e dokunmayarak Türkiye sınırına yakın yerlerde konuşlanmış diğer muhalifleri yıpratmasına göz yumdu. Ancak son bir iki gündür Esed ile IŞİD militanları arasındaki çatışmalar bu işbirliğinin sona erdiğini gösteriyor.
IŞİD'I doğru okuyup, aldıkları kararları iyi analiz ederek komplo teorilerine muhtaç olmadan attığı adımların sebepleri açıklanabilir.
yusuf.inanc@sabah.com.tr
@yusufsinanc