Tarih boyunca bölgenin en büyük entrikalarına, en kanlı savaşlarına ve en acı hadiselerine şahitlik yapan Irak yeniden sonu çok da çabuk gelmeyecek bir krizin içine girmiş durumda. Kürt bölgesi başka saiklerle hareket ederken, Bağdat'ta tam anlamıyla bir idari kriz patlak vermiş durumda. IŞİD ise bir süredir sessizliğini muhafaza etse de ciddi bir hamle peşinde olsa gerek.
Kürt kanadı
IŞİD'in birkaç ay önce Felluce'yi ele geçirdiğini ilan etmesinin ardından Irak'ta sular kaynamaya, saflar belli olmaya başlamıştı. Kürt bölgesi kendisini bu işten nasıl sıyıracağını düşünürken bir yandan da durumu fırsata çevirerek etki sahasını genişletmeyi ve Maliki'den tümüyle kurtulmayı hedefliyordu. Nitekim Kürtler başarılı bir politika izleyerek Erbil'in dışına çıktılar, Kerkük ve civarını da ele geçirdiler. Ancak baştan beri yüzü Bağdat'a dönük olan IŞİD'in Sincar ve Erbil'e gözünü dikmesi işleri biraz karıştırsa da Kürtlerin en büyük müdafisi ABD'nin uçaklarının yardıma gelmesi ile Barzani rahat bir nefes aldı. Bu olaylar esnasında Kürtler iki şeyi anlamış oldu. Birincisi IŞİD'in meselesi sadece Bağdat idaresi ile değil ve her an oklarını Kürtlere de yöneltebiliyorlar. İkincisi ve daha önemlisi ise işgalin ardından bir Kürt bölgesi oluşması için canını dişine takan ABD'nin hakikaten Kürt bölgesini koruyor olması. Aylardır Musul'da, Tikrit'te, Felluce'de, Samarra'da terör estiren IŞİD'i kınamaktan başka bir şey yapmayan ABD, iş Kürtlere geldi mi uçaklarını tereddüt etmeden IŞİD'in üzerine saldı. Bunun arkasında yatan en büyük sebep ise ABD'nin o bölgedeki petrol yataklarına halel gelmesini engellemek istemesi ve daha da mühimi Ortadoğu'da kendi sözünden asla çıkmayacak bir gücün devamlılığını sağlamak arzusunda olması. Dün Barzani de Washington Post'a yazdığı makalesinde ABD'ye ne denli müteşekkir olduklarını anlattıktan sonra kendilerine daha fazla silah vermelerini talep etti.
Vadesi dolan Maliki
Felluce'nin düşmesinden Musul'un elden çıkmasına kadarki zaman zarfında Irak Başbakanı Maliki'den güçlü bir ses çıkmamıştı. Zira Felluce merkeze oldukça uzak ve Şii yönetimin hegemonya kuramadığı, Sünni aşiretlere söz geçiremediği yerlerin başında geliyordu. Üstelik Felluce'nin yarısından çoğu da çöl olup, pek savunulası bir yer değildi. Ancak IŞİD Musul'a gelip petrol kuyularını ele geçirmeye başladığında işin rengi değişti. Bu zamana kadar ABD ve İran'ın desteği ile Sünnileri ve Kürtleri küstürerek, hatta türlü oyunlar çekip saf dışı eden Maliki ve avenesi vaziyetin vahametinin farkına vardı. Alelacele yapılan açıklamalar, havadan atılan birkaç bomba ile durum toparlanmak istense de IŞİD'in aşiretlerden de aldığı destekle ilerleyişi durdurulamaz hale geldi. Ordu içindeki ayrılıklar, Maliki'nin her fırsatta devleti tüm kurumlarında ve siyasette açıktan açığa mezhepçilik yapması halkın ve aşiretlerin bir kısmını IŞİD'i Maliki'ye tercih etmek zorunda bıraktı. Üstüne üstlük Maliki'in ABD ve İran'a sırtını dayayarak Bağdat'ta yaptığı türlü şımarıklıkların yine eskisi gibi müsamaha ile karşılanacağı zannına kapılması kendi sonunu getirdi. Maliki defaatle IŞİD'e karşı uluslararası toplumdan yardım talep ederken kimsenin kılı kıpırdamadı, ancak Kürtler için tüm Batı seferber oldu. Sadece bu durum bile Maliki'nin vadesinin dolduğunu gösteriyordu. Batı'nın da desteklediği yeni tayin edilen Cumhurbaşkanı Fuat Masum'u ilk günden bu yana sevmeyen Maliki Pazar akşamı bardağın son damlasını taşırdı. Maliki, Masum'um evini kuşattırıp, tutuklanmasını emrettiği gibi önceki açıklamalarının aksine üçüncü defa başbakanlığa aday olacağını ve Masum gibi anayasayı ihlal edenleri cezalandıracağını söyledi. ABD'den ayar veren cevap twitter üzerinden bir iki saat içerisinde geldi ve Maliki'ye ateşle oynama denildi. Batı'nın bu gayet açık desteğinden de cesaret alan ve ülkenin başbakanının yapmaya çalıştığı darbeden kurtulan Masum ertesi gün (dün) Haydar El Abadi'yi başbakan adayı ilan etti ve yeni bir hükümet kurmasını istedi. Sünnilerin ve Kürtlerin illallah ettiği, Şii blokun ise desteğini büyük ölçüde çektiği Maliki ortada kalakaldı.
Bu durumda Maliki'nin tek kurtarıcısı olarak İran kalıyor. Ancak İran sükûnetini muhafaza ediyor. Zira İran herkesin terk ettiği ve vadesini dolduran bir adama destek verip, Şii blokun da tamamıyla desteğini yitirmek istemez. Ancak bölgede kurulan Kürt bölgesinden ve Kürtlerin Irak siyasetine olan nüfuzundan da ciddi manada rahatsız olan İran, özellikle molla takımı, çeşitli entrikalar ile Maliki'nin arkasında durmaya da devam edebilir. İran'ın tavrı mutlak surette Irak siyasetini etkileyecektir. Bu etkinin nasıl olacağı ise önümüzdeki günlerde belli olacaktır.
Pusuda bekleyen IŞİD
Dört defa ABD uçaklarının bombalarıyla sarsılan ancak ne kadar kayıp verdiğini açıklamayan IŞİD peşmergelerden bazı bölgeleri geri alsa ya da kaybetse de son haftalarda büyük bir operasyona henüz girişmedi ve görünen o ki girişmeyecek de. IŞİD bir strateji değişikliğine giderek yönünü Doğu'dan Batı'ya çevirdi ancak tüm silahlı Kürt fraksiyonların kendisine karşı birleştiğini ve ABD'den koşulsuz destek gördüklerini tecrübe etmiş oldu. Gayet pragmatik kararlar alan IŞİD'den bu durumda Batı destekli Kürtler ile uğraşmaktansa bir idari krizin içerisinde olan Bağdat'a yeniden yüzünü dönmesi beklenebilir. Musul'da ve civarında yönetimini sağlamlaştıran IŞİD, Doğu'da ABD'yi de doğrudan rahatsız etmeyecek operasyonlara devam edebilir, bu hengâmede ilerleme de kaydedebilir. Tüm bunlara rağmen mevcut durumda Irak'ta yerel ve siyasi dengelerin çok hassas olmasının yanı sıra bölgesel ve uluslararası aktörlerin de çok farklı hesaplar içinde olması her an her şeyi değişebilir kılıyor.
yusuf.inanc@sabah.com.tr
@yusufsinanc