Çin'de bir grup bilim adamı zekayı artıran DNA'ları tespit edip gelecek neslin IQ ortalamasını yükseltmenin peşinde. Birleşik Krallık ise kalıtsal hastalıklardan arındırılmış üç ebeveynli bebeğin doğumuna onay vermeye hazırlanıyor. Tüm bu çalışmalara 'insan yaşamının kutsallığını yaraladığı' için karşı çıkanlar var.
Dünyanın en büyük fabrikalarının bulunduğu sanayi bölgesinin içindeki bir ayakkabı fabrikası, şimdilerde 'süper nesil' çalışmalarına ev sahipliği yapıyor. Çin'in Shenzhen kentindeki bu eski ayakkabı fabrikası, dünyanın en büyük gen laboratuvarına dönüştürüldü. Biyoteknoloji devi BGI'ın fabrikasında tıbbi cihazların üretiminin yanı sıra birçok gen araştırması yapılıyor. Laboratuvarda 4 bin kişi çalışıyor. Personelin yaş ortalaması 27. Ortalama maaş 1500 dolar. Çalışanların büyük kısmı fabrikanın içindeki yatakhanede kalıyor. 21 yaşındaki Zhao Bowen de bu işçilerden birisi. Bowen, Çin'in en prestijli liselerinden birini yarıda bıraktıktan sonra BGI'da çalışmaya başladı. Genç yaşına rağmen süper nesil yaratmanın fikir babası. Genetik mühendislik projesiyle ortalamanın üstünde IQ'ya sahip çocuklar yetiştirmeyi hedefleyen çalışmaya öncülük ediyor. Bowen ve ekibi, dünyadaki en zeki 2 bin kişinin genlerini topladı. IQ seviyesi 145'in üzerinde olan kişiler tercih edildi. Amaç; hangi genleri taşıyan insanların daha zeki olduğunu tespit etmek. Zekayı artıran DNA'lar tespit edilirse aileler en zeki zigotlarını seçerek çocuk sahibi olabilecek. Bu sayede uzun vadede Çinliler'in IQ ortalamasının şimdikinin 15 puan üzerine çıkması bekleniyor. Bowen'ın çalışması için seçilen 2 bin kişiden biri olan ABD'li yazılımcı Jeffrey Kaufman, "Korkulacak bir şey yok. Eğer bu çalışma başarılı olursa geleceğimiz ve dünyamız açısından çok olumlu bir gelişme olacak" diyor. Konunun uzmanları ayrıca BGI'daki araştırmalar sayesinde yeni nesillerin sadece zekası üzerinde değil, aynı zamanda fiziksel özellikleri üzerinde de oynamalar yapılabileceğini söylüyor. Yani göz ve saç rengi, vücut biçimi gibi özelliklere de etki edilebilecek. Projeye genetik bilgilerini vererek dahil olan evrim psikologu Geoffrey Miller, kişilik özelliklerini ya da siyasi tercihleri etkileyen genlerin de ayıklanabileceğini düşünüyor. Bir neslin ne kadar muhafazakar ya da liberal olacağını belirlemek bile çok uzak olmayabilir. Uzmanlara göre bu proje, Çin'in uluslararası arenada güçlü bir aktör olma çabasından öte; uygarlık tarihindeki önemli rolünü geri kazanma hırsını yansıtıyor. Bazı haber kaynaklarında Çin hükümetinin bu projeye 1.5 milyar dolarlık destek verdiği söyleniyor.
İki anne bir baba
Çin'in 'süper nesil' atağına karşı Batı'nın alacağı karşı önlemler de yavaş yavaş belli olmaya başladı. İlk adım İngiltere'den geldi. Birleşik Krallık, dünyada aynı anda genetik olarak üç farklı ebeveynli olacak bebeğin doğumuna onay veren ilk ülke olma hazırlığında. Dünyanın ilk üç ebeveynli bebeğinin, 2015'te doğması bekleniyor. Basın tarafından 'tasarım bebekler' olarak adlandırılan proje kapsamında kalıtsal hastalıklardan arındırılmış, üç ebeveynli insan embriyosu geliştirildi. İki anneli ve bir babalı embriyolar, bazısı doğumdan birkaç saat içinde ölüme yol açabilen ve tedavisi olmayan hastalıklardan arındırıldı. İngiltere Sağlık Bakanlığı'nın onay vermesinin ardından da embriyolar tüp bebek yöntemi ile hayata geçirilecek. Böylece ailesinde kalıtsal hastalık bulunan kadınlar, sağlıklı bir bebek dünyaya getirme imkanına kavuşacak. Üç ebeveynli olarak dünyaya gelecek bebeklerin, donör annenin kimliğini bilmeye hakkı olmayacak. Bu nedenle donör anne resmi olarak ebeveyn olarak tanımlanmayacak. İngiltere'deki gelişmelerin ardından ABD'nin de üç ebeveynli bebeklere onay verme hazırlığında olduğu biliniyor. Çin'deki 'süper nesil' girişimlerini Hitler Almanyası'nın yaratmak istediği 'üstün ırk'a benzetenler, İngiltere'deki gelişmeye de şüpheci yaklaşıyor. En yoğun eleştiri, 'tasarım bebeklerin' insanın kopyalanması yönünde bir adım olduğu ve insan yaşamının kutsallığını yaraladığına ilişkin. Bunun yanı sıra iki annenin DNA'sını taşımanın, genetik mirası bozacağını savunanlar da var.
Avrupa'nın yeni derdi: Sarımsak kaçakçıları
Neredeyse bütün ülkelerde ana besin kaynaklarından olan sarımsak, son yıllarda Avrupa Birliği ülkelerinin başına büyük bir dert olmaya başladı. Krizin arkasında Çin'de üretilen sarımsakları Avrupa'ya sokmaya çalışan kaçakçılar var. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre 'kötü kokan gül', 7 bin yıldır sofralarımızda. Kalbe, tansiyona, cilde iyi geliyor. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 30 milyon ton sarımsak üretiliyor. Bunun yaklaşık yüzde 80'ini Çin tedarik ediyor. AB ise İspanya, Fransa, Bulgaristan, İtalya ve Romanya gibi sarımsak üreticisi olan üyelerini korumak için Çin'den getirilen sarımsaklara yüzde 9.8 gümrük vergisi uyguluyor. Ancak sarımsağın anavatanın Asya olduğu düşünen birçok tüketicinin Çin'den gelen sarımsağa ilgisi yüksek oluyor. Çin'de üretilen sarımsağın diğerlerine oranla daha ucuz olması da talebi artırıyor. Kaçakçılar, yüzde 9.8'lik gümrük vergisini kırmak için AB üyesi olmayan Norveç'e yöneliyor. Gemilerle Norveç'e sokulan tonlarca sarımsak, daha sonra komşu İsveç'e ulaştırılıyor. Daha sonra kamyonlarla AB ülkelerine sevk ediliyor. Araştırmalara göre kıtalararası sarımsak kaçakçılığı yaparak AB'ye sarımsak sokan yaklaşık 50 büyük çete bulunuyor. Son zamanlarda ise gümrük polisleri sarımsak çetelerine karşı büyük operasyonlar düzenlemeye başladı. Örneğin sadece Polonya'da bir yıl içinde 115 ton kaçak sarımsak yakalandı. Bunun yanı sıra İsveç, Avrupa'ya 10 milyon avroluk sarımsak kaçıran bir çete çökertti.
selcuk.eren@sabah.com.tr
@selcukeren5101