Viyana'da defalarca son tarihi ertelenen müzakereler sonucunda basitçe ABD ve İran arasında imzalanan anlaşmanın bölgedeki taşların yeniden dizayn edilmesi için atılan ilk adımlardan biri olduğunu söylemek mümkün.
Anlaşma İran'ın nükleer silah elde etme kapasitesini 3 aydan, 1 yıla uzatırken Uluslararası Atom Enerjisi aracılığıyla yapılacak denetimler sayesinde herhangi bir askeri programın da 15 ila 20 yıl arasında oluşmaması için gerekli önlemlerin alınması planlanıyor. İran, kendisine 15 gün önceden bildirilmesi şartıyla askeri tesislerinde de denetime izin sağlayacak.
Ve en önemlisi İran, Uluslararası Atom Enerji Ajansı'na bilgi erişimi ve denetim açısından ileri derecede erişim sağlayan Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'nın Ek Protokolü'nü de süresiz olarak uygulamayı kabul etti. Kısacası anlaşma İran'ın tüm nükleer programının denetim altına alınmasını sağlıyor diyebiliriz.
Silah ve füze ambargosu kalkıyor
Anlaşmanın gözden kaçmaman gereken önemli şartları İran'a karşı uygulanan silah ambargolarının aşamalı olarak kalkacak olması. ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey bu ambargoların kalkmaması gerektiğine dair bir açıklama yapmıştı. Fakat görünen o ki bu konuda geri adım atıldı. Konvansiyonel silahlarla ilgili BM ambargosunun 5 yıl içerisinde, balistik füzeler ile ilgili ambargonun ise 8 yıl içinde kaldırılması planlanıyor. Fakat anlaşma ile İran ve Rusya, İran'ın şartları taşıması durumunda bu ambargoların daha önce kaldırılabileceği iddiasında bulunuyor. Başkan Obama ise dünkü açıklamasında bunu reddetti.
100 milyar dolar cepte
Elbette anlaşmanın Türkiye'yi ilgilendiren en önemli yanı İran'a karşı koyulan ekonomik ambargoların anlaşmanın resmi olarak uygulamaya girmesiyle eş zamanlı olarak ortadan kaldırılacak olması. Bu sayede ilk etapta İran'ın yurtdışında dondurulan 100 milyar dolar değerindeki varlıklarına erişiminin sağlanması bekleniyor. Dün BBC'ye bir demeç veren Dışişleri Bakanı John Kerry, İran'ın ekonomisini düzeltmek için 900 milyar dolara ihtiyacı olduğunu öne sürdü. Kerry, İran'ın petrol ihracatını tam kapasitesine yükseltmesi için 300 milyar dolarlık bir yatırıma da ihtiyacı olduğunu belirtiyor.
Anlaşmanın imzalanmasının ardından Türkiye'deki politikacıların, özellikle ekonomi ve enerji bakanlarının, gelişmeyi selamlamalarındaki en önemli neden petrol fiyatlarında yaşanması beklenen düşüş. Kararın açıklanmasıyla petrol fiyatlarında 1,5 dolar düşüş oldu bile. Türkiye, özellikle Irak ve Suriye'de, Mısır'da zarar göre ihracat pazarını, İran'la telafi etmek istiyor ve nedenle İran'ın uluslararası sisteme geri dönmesi en çok Türkiye'deki iş adamlarını ilgilendiriyor diyebiliriz.
Aynı şekilde başta Çin ve Hindistan olmak üzere enerji ithalatı yapmak zorunda olan ülkeler de anlaşmadan oldukça memnun. Fırsatları tahsil etmek için adeta hazır kıta bekliyorlar.
Obama anlaşmayı nasıl satıyor?
Benim için bu süreçteki en öğretici yan Beyaz Saray ve ABD Dışişleri'nin bu anlaşmayı nasıl sattığını görmek oldu. Verilen brifinglerde "muazzam anlaşma" kelimesinin yetkililer tarafından onlarca kez kullanıldığını görüyorsunuz. Başkan Obama, kendisine en yakın gazete olan New York Times'ın yine Obama'cı olmasıyla bilinen köşe yazarına aynı gün 45 dakikalık mülakat verdi. Burada anlaşmayla ilgili her detayı müdafaa etti.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry aynı gün BBC'den, CNN'e kadar 5 ayrı televizyon kanalına röportajlar vererek her türlü sert soruya verecek yanıtlar buldu.
Demokrat Parti yanlısı tüm liberal yayın organları coşkulu bir şekilde bu anlaşmayı kutlayan yayınlar yapıyorlar. Ve ciddi şekilde bu anlaşmanın bölgedeki dengeleri nasıl değiştireceği yahut İran'ın bölgede yarattığı tehlikenin nasıl kontrol altına alınacağı ile ilgili hiçbir doğru düzgün yayın da yapmıyorlar.
Çünkü Obama yönetimi de bu anlaşmanın İran'ın "terörle ilişkisi"yle ilgisinin olmadığını, sadece ve sadece nükleer programla ilgili olduğunu söylüyor. Basın da bu stratejiyi takip ediyor.
Umarım, İsrail, Körfez Ülkeleri ve Suriyelilerin söylediği olmaz ve İran burada elde ettiği finansal kazanımları savaşlara yatırmak yerine kendi halkı için kullanır.
Fakat buna inanmamız için şu ana dek ortada herhangi bir sebep de bulunmuyor.
ragip.soylu@sabah.com.tr
@ragipsoylu