17 Aralık operasyonu sonrası Başbakan Erdoğan liderliğindeki AK Parti ve Fethullah Gülen önderliğindeki Hizmet Hareketi arasında başlayan mücadele, uluslararası basın tarafından merakla takip ediliyor. Gezi protestolarının ardından Erdoğan'ın imajının zarar gördüğünü düşünerek bu süreçten hiçbir darbe almayacağını zanneden Gülen grubu ise şu sıralar evdeki hesabın çarşıya uymadığının farkına varmış olmalı.
Fethullah Gülen ile röportaj yapan BBC ekibinde yer alan Tim Franks'in de belirttiği gibi, Foreign Policy dergisi Hizmet için "gizli", The Economist, "gölgeli", Los Angeles Times, "saydam olmayan" ifadelerini kullanıyor.
Dahası da var.
Christian Science Monitor Gülen hareketini "esrarengiz", The Huffington Post, "iş imparatorluğu", The Guardian "Opus Dei" olarak anıyor. Hemen hemen tüm yabancı gazetelerde Gülen'in yargı ve emniyette kendisine sıkı bir şekilde bağlı takipçilerinin olduğu, büyük bir iş ağını ve medya imparatorluğunu yönettiği belirtiliyor.
Yani kısacası Gülen'in basit "ılımlı" bir alim olduğu senaryosu bir ayda yerle yeksan oldu. Yılların imaj çalışması bir sillede yıkıldı. Gülen'in önce Wall Street Journal gazetesine yazılı olarak röportaj vermesini ve daha sonra da BBC'ye konuşmayı kabul etmesini bu açıdan bir "imaj tamir" operasyonu olarak görmek mümkün.
Fakat röportajlar istenilen etkiyi yaratmış görünmüyor. Tim Franks'in yazısında da yer verdiği gibi, "Röportaj Gülen'in niyetlerini tamamen açıklığa kavuşturmadı. Fakat danışmanları amacın bazı yanlış anlamaları düzeltmek olduğunu söyledi." Franks, Gülen'in yıllar sonra neden TV röportajı yapmayı kabul ettiğini de anlayamadığını aldığı yanıtın ise "yanlış anlamaları ortadan kaldırmak" olduğunu yazıyor. Fakat ekliyor, "ama bu yine de hiçbir şeyi berraklaştırmıyor."
Gülen'in röportajını başarısız olmasında BBC Türkçe adına röportajı yapan muhabirin sorduğu başarısız sorular kadar Gülen'in kendisinin devam eden bir mücadelede elindeki kartları açmak istememesinin de bir payı var. Gerçekten de uzun metinde öne çıkabilecek pek argüman bulunmuyor. TV röportajının BBC Türkçe gibi halihazırda TV yayınına sahip olmayan bir ekibe verilmiş olması da ayrıca bir halkla ilişkiler hatası. Tim Franks'in yazısı da BBC'nin seçiminin yanlış olduğunu gösteren bir diğer kanıt. Çünkü Franks kaleme aldığı "analizde", Gülen'le ilgili oldukça ironik, yer yer iğneli cümleler kullanıyor.
Erdoğan aleyhine yurtdışında oluşturulmaya çalışılan hava bakımından da, en azından devletler arası ilişkilerde, pek başarılı olunmuş görünmüyor.
Anahtar öneme sahip ortak ABD'den Erdoğan'a karşı bugüne dek ciddi bir eleştiri gelmedi. Şu ana kadar yazılmış en dikkate değer çalışma Washington Post'a Obama hükümetini Erdoğan'a karşı daha sert davranmaya çağıran ve oğul Bush'un atadığı Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman ile Baba Bush'un atadığı Büyükelçi Morton Abromowitz'in ortaklaşa kaleme aldığı makale. Yazının kendisi tek başına Obama hükümetinin arzu edileni yapmadığını gösteriyor. Çünkü aksi takdirde böyle bir makale yazılmasına gerek duyulmazdı. (Buraya bir parantez koyup Edelman'ın görev yaptığı 2003-2005 yılları arasında hükümet tarafından "istenmeyen adam" ilan edilme tehlikesiyle yüzleştiğini de hatırlatalım.) Bir de New York Times'ın Erdoğan'ı azarlayan editoryali bulunuyor. Fakat bu editoryal nispeten düşük profilli bir çağrıdan öteye gidemeyecek gibi görünüyor.
Obama yönetiminin bu konuda ne düşündüğünü bize en güzel bir başka eski Türkiye büyükelçisi açıklıyor.
Başkan Obama döneminde atanan eski ABD Büyükelçisi James Jeffrey "Gülen yargı ve emniyetteki gücünü politik amaçlar için kullanıyor. Ortada bir yolsuzluk varsa bile bunu bu şekilde kullanmak yanlış" diyerek bize Beyaz Saray yönetiminin olaya bakışını bir nebze de olsa özetliyor.
Kriz yaşanması için çok yatırım yapılan Avrupa Birliği cephesinde ise Başbakan Erdoğan'ın dünyaca övülen "siyasetçi" refleksleri iyi çalışmış görünüyor. Çünkü görüşmeler gayet olumlu ve batılıların dediği gibi "pürüzsüz" bir şekilde tamamlandı.
Önümüzdeki günlerde Gülen grubunun kamuoyu çalışmalarına başka hamleler ile devam edeceği açık. Fakat iyi bir şekilde oluşturulan medya ve akademi ağına rağmen bu saatten sonra kaç ABD'li isim Gülen grubuna referans olur işin orasından emin değilim.
ragip.soylu@sabah.com.tr
@ragipsoylu