ABD, Fransa ve İngiltere'nin cuma akşamı Suriye'ye gerçekleştirdikleri füze saldırısı bir sonuç getirecek mi? Bu saldırı gerekli miydi? Meşru muydu? Bundan sonra neler olacak? Türkiye'nin pozisyonunda bir değişiklik olabilir mi? Rusya ile ilişkileri bozulabilir mi? Günlerdir bunlar konuşuluyor ancak çoğunlukla farklı cepheler kendi pozisyonlarını güçlendirecek cevaplar veriyorlar. Suriyeliler ile empati yapmak, orası için iyi olanın ne olduğunu bulmak gayreti pek az…
Her şeyden önce bu saldırının çıkış noktası elbette meşrudur. İşi yalnızca kimyasal saldırı olup olmadığı noktasına kilitlemek son derece anlamsız. Elbette Esad rejimi 7 Nisan'da Douma'da kimyasal saldırı gerçekleştirdi. Bununla ilgili yüzlerce kanıt ve hafıza var. Ancak şayet gerçekleştirmemiş dahi olsa yine de bu saldırı meşrudur, zira Esad zaten daha önce yaptığı 220 kimyasal saldırının bedelini hiç ödemedi. Bırakın kimyasal saldırıları, sanki onlar olmasa Suriye'de her şey süt liman mı? Konvansiyonel silahlarla 7 yıldır kendi halkına yaptığı kıyım ne olacak?
Esad'a çoktan ve çok daha geniş çaplı bir operasyonla müdahale edilmeliydi. Tıpkı ABD'nin 95 Bosna ve 99 Kosova müdahaleleri gibi Esad'ı devirecek bir müdahale doğru ve haklı olurdu. Bu gün hangi Bosnalıya ya da Kosovalıya sorsanız ölüm ve yaşam arasında kalmış, soykırımı yaşamış halklar olarak operasyonlara duydukları minneti anlatırlar. Ancak burada bizim sormamız gereken şu: Esad'ın kimyasal tesislerini hedef aldığı söylenen operasyon herhangi bir sonuç getirdi mi? Getirecek mi? Yani yapılmalı mıydı'dan ziyade yeterli mi?
Bu sorunun cevabı olumsuz. Şayet bu kadarla kalacaksa amaç yalnızca Esad'a göz dağı vermek ve ABD'nin hala Ortadoğu'da olduğunu göstermek demektir. Maalesef rejimi devirmeye yönelik bir amaç taşımıyor bu operasyon. Sınırlı ve kontrollü bir harekat. Ancak yine de Batı'nın gerektiğinde birlikte hareket ettiğini göstermesi bakımından önemli.
Burada Türkiye'nin pozisyonu üzerinde de durmak gerek. Zira son dönemde Rusya ve İran'la birlikte fotoğraf veren Türkiye bu operasyonu destekleyerek 'çok yönlü dış politika' izlediği tezini tam anlamıyla güçlendirdi. Başından beri Esad'a karşı en net pozisyonu gösteren Ankara operasyona desteğini açıkladı. Öte yandan bunun Rusya ile ilişkilerini bozmayacağının sinyallerini de veriyor.
Türkiye PYD konusunda ABD'nin çizgisine şiddetle karşı çıkıyor. O çizgi sürdükçe iki ülke arasında gerilim devam edecek. Öte yandan Suriye'deki rejimle ilgili benzer tavırları paylaşıyor. ABD öncelikli hedef olarak Esad'ın devrilmesini artık savunmasa da rejim karşıtı bir çizgide.
Öte yandan rejim konusunda Rusya ile büyük bir fikir ayrılığı içinde olan Türkiye PYD konusunda Moskova ile bir uyum yakalamış durumda. Yani farklı başlıklarda farklı aktörlerle yakın bir politika izliyor. Bir yandan NATO üyeliğinin altını çiziyor, öte yandan bunun Rusya ile ilişkileri engellemesine izin vermiyor.
Bu kolay bir çizgi değil ancak Türkiye'nin gücü de bu çizgiyi koruyabilmesinden kaynaklanıyor.