Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberinde kalabalık bir heyetle geçtiğimiz haftayı Batı Afrika'da geçirdik. Cezayir, Moritanya, Senegal ve Mali'yi kapsayan gezi Türkiye'nin son yıllarda değişen imajı ve gücünü göstermesi bakımından çok anlamlı.
Ak parti iktidarları öncesi Afrika'da neredeyse varlığı mevcut değildi Türkiye'nin. 11 Afrika ülkesinde temsilciliği vardı, sivil toplum kurumları yok denecek kadar azdı. Türk Hava Yolları başta Kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere çok kısıtlı destinasyonlara uçuyordu. Oysa artık yaklaşık 50 ülkede temsilciliği olan, havayolu çok fazla noktaya uçan, etkili ve güçlü bir Türkiye mevcut.
Son 10 yılda ise bu talihsiz, yıllarca Batı tarafından sömürülmüş ve aç bırakılmış topraklarda o toprakların halklarına umut olan, cesaret veren bir ülke ve o ülkenin lideri Tayyip Erdoğan var. Bunu Afrika'ya her ayak bastığımda çok açık bir şekilde görüyorum.
Bu kez de gittiğimiz ülkelerde Erdoğan'a yapılan karşılamalar, o ülkelerin gündeminde bu seyahatin kapladığı yer ve halklardaki coşku görmeye değerdi.
Cezayir'de neredeyse tüm televizyon ve gazetelerin manşeti Erdoğan'dı. Hele sömürge yıllarında hizmete kapatılan ve adeta zulmün sembolü olan Keçiova Camii'nin TİKA tarafından onarılıp cumhurbaşkanlığı töreni ile açılması Cezayirliler için çok anlamlıydı. Bu ülkede bir çok anlaşma da imzalandı. Ekonomi, kültür, altyapı üzerine yapılan anlaşmalar aradaki bağları güçlendirecek, işbirliğini artıracak.
Moritanya yokluklar ülkesi. Çölün üzerinde kurulmuş ve çok bakir. Hafızlar ülkesi olarak da bilinen bu topraklarda en çok öne çıkan faaliyet balıkçılık. Türkiye'den Moritanya'ya iş yapmak için giden balıkçıların sayısı her geçen gün artıyor. Hatta Boğazdaki restoranlara levreklerin bir kısmı da bu ülkeden gidiyor.
Moritanyalıların cumhurbaşkanı Erdoğan'ı karşılama töreni görmeye değerdi. Genç yaşlısı, kadını, erkeği en güzel kıyafetleri ile yollara dökülmüş, bizleri selamlıyordu. Sanki bütün ülke sokağa çıkmıştı. O sahici coşkuyu yüzlere gözde gördüm. Bu, ezilen bir toplumun Erdoğan'ın verdiği özgüvenle yeniden düştüğü yerden kalkmasıydı.
Senegal ise komşularına göre daha dinamik, daha gelişmiş. Ancak Fransız sömürge yılları derin izler bırakmış, hatta hayatın bir parçası olmuş. Resmi dili Fransızca ve başkent Dakar'ın ana meydanları tamamen Fransız esintili. Ancak bu ülkede son yıllarda Fransa'nın ardından en çok etkili olan ülkelerin başında Türkiye geliyormuş. İslam dünyasının içinden çıkan, giderek büyüyen ve haksızlıklara karşı çıkan bir ses olarak Erdoğan'ın Türkiyesi büyük heyecan uyandırıyor.
Son durağımız ise Mali idi. Burası dünyanın en fakir ülkelerinden biri. Sefaletin boyutunu anlatmak zor. Kişi başı milli gelir 780 dolar ama dağılımdaki adaletsizlikler nedeniyle bu rakam aylık ortalama 50 doları ya buluyor ya bulmuyor. Başkent Bamako'da Baraka dışında ev görmek zor. Tuvalet dahi yok, insanlar ihtiyaçlarını sokaklarda karşılıyor. Üstelik bunca sefaletin içinde bir de Boko Haram terörü var. Turistlere yönelik eylemler gerçekleştiği için her yerde inanılmaz güvenlik önlemleri almışlar.
İşte bunca zorluk ve yokluk içinde Türkiye'nin sembolize ettiği umut ve artan iş hacmi Mali i.in çok önemli. Türkiye ve Erdoğan bu talihsiz insanlara makus talihlerini kırma inancı veriyor.
Türkiye Afrika'yı ezerek değil, onunla birlikte, onun gücüne kendininkine ekleyerek ilerleme politikası güdüyor. Bu geçmişteki sömürgeci ruhun panzehiri demek.