Afrin operasyonu dördüncü haftasında. Operasyonda maalesef kayıplar var ama harekat başarıyla ilerliyor. Türkiye'nin kendisine yönelik bir tehdidi bertaraf etmek için Afrin'de olduğuna karşı çıkan yok. En son ABD Savunma Bakanı Mattis de Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anladıklarını teyit etti. Ancak bu açıklamalara rağmen ABD YPG'yi beslemeye ve açıkça Türkiye'nin aleyhine olan bu terör örgütüne arka çıkmaya devam ediyor.
Bakın bu hafta Türkiye-ABD ilişkileri açısından çok önemli. Pazar günü Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster geldi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın ile görüştü. ABD Savunma Bakanı Mattis yine bu gün Türkiye Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile Brüksel'de bir araya geldi. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ise önemli temaslarda bulunmak için geliyor.
Belli ki ABD Türkiye'yi mütteffik olarak yörüngesinde tutmak istiyor ancak YPG politikasından geri adım da atmıyor. En son Pentagon'un örgütlere verdiği bütçe açıklandı. Bu yıl geçen yıla göre 70 milyon dolar fazla bir pay ayırmışlar. Yani Türkiye'nin onca uyarılarına rağmen gözümüzün içine baka baka PKK-PYD'ye yardıma devam ediyor ABD.
Üstelik Savunma Bakanı Mattis DSG'den bazı birliklerin Afrin'e kaydığını açıkladı. Halbuki Washington Afrin'e gidenlere yardımı keseceğini ilan etmişti ama belli ki bu konuda esneklik yapacağını biliyor PYD. BBC izleme servisine göre Suriye'nin kuzeyinden gelen YPG'liler rejimin kontrol ettiği güneydeki rotadan geçerek Afrin'e ulaşıyorlar. Bu da Esad rejiminin işine geldiği için YPG'ye göz yumduğunu açıkça gösteriyor. Rejim Afrin'deki harekatın başarılı olmaması için oraya YPG desteği yığıyor.
Kısacası Türkiye Afrin'de bir çok güçle aynı anda savaşıyor. ABD'nin beslediği bir örgüt, Rusya'nın dolaylı olarak yardım ettiği ve Suriye rejimi tarafından oraya yığılan aynı örgüt. Şimdi bu denklemi ABD'li siyasetçilerle yapılan temaslar değiştirebilir mi? Türkiye-ABD ilişkileri yeniden toparlanabilir mi?
Ben her ne kadar ABD'nin son derece sinsi bir politika izlese de müttefiki Türkiye'yi kolay kolay gözden çıkarmayacağına inanıyorum. YPG'ye ısrarlı desteğini sürdürüyor ama Türkiye ile karşı karşıya gelme durumunda kalırsa bundan kaçınacaktır. Münbiç'e gitmeye kararlı olan Türkiye'nin orada ABD ile sıcak çatışmaya gireceğini sanmıyorum.
ABD Türkiye'ye eskiden olduğu gibi istediği politikayı dayatabileceğini sanıyor, bunun olmadığını görünce de duruyor. Artık Çekiç Güç dönemindeki Türkiye yok. Kendi aleyhine olan politikalara uyum sağlayan, sessiz kalan pasif bir ülke değil, kendi politikasını belirleyen, hava savunma sistemini çeşitlendiren, gerektiğinde çatışmaktan kaçınmayan bir ülke Türkiye.
Bu yolun geri dönüşü yok. Konuştuğum kaynaklar da Ankara'nın kararlı olduğunu teyit ediyorlar. Kendine tehdit gördüğü PYD hattına karşı bütün gücünü kullanmaya kararlı Türk devleti. Çünkü sessiz kalırsa o hattın bir süre sonra kendi topraklarını içine alma iddiası ile geleceğini görüyor. O nedenle operasyonlar devam edecek. Afrin'den sonra Münbiç konusunda geri adım atılmayacak. Ve bu operasyonlardan başarılı çıkıldığı takdirde yepyeni bir güç ve konum ile Ortadoğu'da masaya oturulacak. Bu kolay değil, çok büyük bir risk ama bu risk başarı ile atlatılırsa Türkiye için yeni bir çağ başlayacak diyebiliriz… Bu çağ eksen değişikliği vs. ile açıklanacak bir şey değil. Türkiye çok yönlü, dünyaya entegre ve Batı ile iyi ilişkiler içinde olmaya devam edecek ama bu kez aktif ve yön belirleyen bir aktör olarak…