Açıkçası olayların bu noktaya geleceğini öngörse bırakın referandum yapmayı herhalde 2005 yılından beri işaret ettiğini bile unutturmak isterdi Mesud Barzani. Nitekim kamuoyunun bu referandumu gerçekleştirmesi konusunda bir beklenti ve baskısı vardı ve biraz da kendi liderliğini ispat etmek için sandık başına gitti Barzani ancak son 10 günde yaşananlar bırakın liderliğini güçlendirmeyi Kürdistan bölgesini elinde tutmayı bile belirsiz hale getirdi. Peki neden böyle oldu? Barzani neye dayanarak yanlış hesap yaptı? Ve bundan böyle Irak Kürdistan bölgesini neler bekliyor?
Kerkük'ü Kürdistan'ın merkezi yapmak isterken Hanekin'den Tuz Hurmatu ve Mahmur'a, Şengal ve Rabia'ya kadar bütün tartışmalı yerlerin kontrolünü yitirdi Barzani. Pazartesi günü 1 Kasım'da yapılması planlanan parlamento ve başkanlık seçimlerinin ertelendiği duyuruldu. Halbuki planları işlese kendini Kürdistan'ın kurucu babası olarak siyaset üstü bir pozisyona çıkarmak, hatta seçimlerden önce yerini oğlu Mesrur Barzani'ye bırakmak istiyordu Mesud Barzani. Ancak Talabani'ye bağlı peşmergenin Talabani'nin vefatından hemen sonra İran'la anlaşması ve Kerkük'e giren Irak ordusuna yol vermesi bütün bir tarihi değiştirdi. Şimdilik Kürdistan hayalleri başka bahara kaldı öte yandan Irak Kürdistan bölgesinden gelen haberler Talabani'nin kendi tabanının da İran'la anlaşıp Kürtler'in önüne engel çıkarmasına tepkili olduğunu gösteriyor. Kürtler öfkeli.. Yıllardır kurdukları hayale bu kadar yaklaşmışken yeniden başlangıç noktasının dahi gerisine düştüler.
Talabani ailesine Kürtler arasında tepki büyük ancak Barzani de bu tepkilerden muaf değil. O da yanlış hesap yapmakla, hatalı davranmakla eleştirilerin hedefinde. Irak Kürtler'i arasında bu düzeni değiştirmek hem Barzani hem Talabani ailesine meydan okumak eğilimi güçleniyor.
Açıkçası Kürtler açısından baktığımızda tablo hakikaten moral bozucu. Barzani'nin referandum zamanlaması ve inadı elbette yanlıştı. İKBY'nin Türkiye'nin desteği ve katkıları ile bu kadar büyüyüp geliştiği göz önüne alınacak olursa Türkiye'ye danışmadan hatta meydan okuyarak bu kararı alması hem siyaseten hem ahlaken hatalıydı. Öte yandan bir süredir Kürt siyaseti kısmen bütünlük arz ediyordu. Şimdi bu da paramparça. Herkes birbirini suçluyor. Başta Talabani'nin oğlu Pavel ve yakın çevresi, Kasım Süleymani ile işbirliği yapmakla suçlanıyor. Talabani ailesi anlaşma yaptıkları iddiasını kesinlikle reddetseler de kamuoyunu ikna edemiyorlar.
Fehim Taştekin'in BBC Türkçe'de yayınlanan analizinde ise çekilme kararında belirleyici olan buluşmanın Süleymaniye'nin Dukan ilçesindeki toplantı olduğuna dikkat çekiliyor. 15 Kasım'daki bu toplantıya Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum, Mesud Barzani, Neçirvan Barzani, KYB'den Hero İbrahim Ahmed, Kosret Resul, Pavel Talabani ve Mela Bahtiyar katıldı. İşte bu toplantıya Kasım Süleymani'nin de geldiği ileri sürülüyor.
Tabii gelişmelerin bu yönde ilerlemesinde ABD'nin payı büyük. Barzani referanduma giderken Washington'a güveniyordu. Nitekim birkaç farklı kaynaktan doğrulattığıma göre ABD, Irak Başbakanı İbadi'ye Barzani'ye askeri olarak dokunmama talimatı vermişti. Ancak atıl ve kararsız politikalar nedeniyle ABD Ortadoğu'daki ağırlığını kısmen yitirirken İran Haşdi Şabi üzerinden ön aldı ve Irak Hükümeti'nin arkasındaki itici güç olarak bir hamle yaptı. Şimdi Rusya da ABD'nin boşalttığı yeri doldurmak için atakta. İran ve Rusya'nın güçlenip ABD'nin bölgede zayıflaması soğuk savaş dönemindeki dengeleri hatırlatıyor.
Böyle bir tabloda Türkiye çok kritik bir pozisyonda. Hem Irak ve Barzani üzerinde nüfuz sahibi hem de gündelik sorunlara rağmen ABD ve Rusya ile aynı anda önemli ilişkiler geliştirebilen bir ülke. O nedenle Kürtler açısından bir hezimet olarak görülen gelişmelerden sonra doğru bir dil ile Erdoğan hem onların gönlünü kazanabilir hem de Ortadoğu'daki gücünü pekiştirebilir…