Avrupa ve ABD 15 Temmuz'da yaşanan korkunç darbe girişimi ortada iken başından itibaren konuya şüphe ile yaklaştı. 250'ye yakın insan darbecilerin tanklarının altında ezilmemiş, Cumhurbaşkanı kaldığı otelden apar topar kaç ayrılarak canını kurtarmamış, televizyon kanalları basılıp darbe bildirisi okunmamış gibi Türkiye'yi her şeyin apaçık olduğu bir hadisede kendini ispata davet ettiler.
Maalesef bu tavır özellikle medyada ve bazı siyasi çevrelerde bu güne kadar süregeldi. Zaten tam da Fetullah Gülen ve FETÖ diasporasının başından itibaren yaymaya çalıştığı tez buydu. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz'u planladığı ve yaşananların bir tiyatro olduğu… 15 Temmuz'u İstanbul ya da Ankara'da yaşamış hiç kimsenin inanmasının imkanı olmayan zırvalık… O nedenle Fetullah Gülen'in iadesine de, Türkiye'nin FETÖ ile kararlı mücadelesine de hep önyargılı ve yanlış yaklaşıldı. Maalesef bu tavır Türkiye'de anti batı bir reaksiyonun güçlenmesine yol açtı. Batı, özellikle ABD karşıtı bir söylem hem medyaya hem siyasete egemen olmaya başladı.
Hâlbuki Batı Türkiye'ye yapıcı yaklaşsa, 15 Temmuz konusundaki mağduriyet ve karşı karşıya olduğu tehdidi anlamaya çalışsa her şey farklı olabilir. Bu bahsettiğim Türkiye'yi ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirmemesi değil elbette. Farklı düşündüğü konularda eleştiri sonuna kadar yapılabilir ama önemli olan top yekün suçlayıcı ve reddedici bir tavır içine girmemek. Tam da böyle bir çizgi geçtiğimiz hafta içinde Sabah gazetesindeki bir röportajda vardı. Türkiye ABD ilişkileri açısından çok önemli bir isim olan, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey Şebnem Bursalı'ya Washington'da bir röportaj verdi ve çok önemli tespitlerde bulundu.
Her şeyden önce 15 Temmuz'da yaşananlara empati gösterdi Jeffrey. Zaten bunu başından beri yapıyor, 15 Temmuz'un ardından Sabah Yazarlar Kulübü olarak Washington'da Temsilciler Meclisi'nde bir seminer düzenlediğimizde oraya gelmiş ve aynı tavrı sergilemişti. Jeffrey FETÖ'yü Ankara'da bulunduğu dönemden tanıyor. Balyoz'da yanlışlıklar olduğuna inandığını ve o dönem Gülen'i büyük bir tehlike olarak gördüğünü paylaştığını hatırlatıyor röportajında. Ve kendisi örgütü tanıdığı için 15 Temmuz'un arkasında Gülen'in olduğuna emin olduğunu ama bu örgütü bilmeyen ABD yönetimi için bunun kabulünün delil eksikliği nedeniyle kolay olmadığını anlatıyor ve örgütün gizliliğini hatırlatıyor. ABD'de yargıç kararının çok önemli olduğunu ve bu konuda henüz bir karar olmadığının altını çiziyor. Biraz daha beklemek gerektiğini söylüyor.
Jeffrey'nin sergilediği yaklaşım çok önemli. Hem ABD hem Avrupa Türkiye'de görev yapmış ve Gülen örgütünü çok iyi tanıyan Jeffrey'e kulak vermeli. Buna karşı Türkiye de toptan Batı'yı reddeden değil, derdini anlatmakta sabır gösteren ve Batı ile ilişkilere önem veren bir çizgide ilerlemek durumunda. James Jeffrey gibi isimlerin de var olduğunu hatırlayarak Batı'ya kendini anlatmaktan vazgeçmemek zorunda. Aksi iki tarafa da zarar verecektir. Dünyadan kopan değil, dünya ile entegre bir Türkiye kendine yönelik meydan okumalara çok daha güçlü karşı çıkabilir…