Fotoğrafları görmüşsünüzdür. İstanbul'dan, Ankara'dan, Diyarbakır'dan, Kayseri'den… Kısacası Türkiye'nin dört bir yanından. Kürtler'den, Türkler'den, dindarlardan, laiklerden, kadınlardan, erkeklerden, gençlerden, yaşlılardan…
15 Temmuz darbe girişiminin birinci yıl dönümünde milyonlar sokaklara aktı. Bu ruh fotoğraflardan anlaşılması zor bir ruh… Bu ülke, dışarıdan bakınca görünenden çok farklı dinamiklere sahip. Gelin size o milyonların hangi hislerle, ellerine bayrakları alıp yollara döküldüğünü anlatayım. Ben onların tam ortasındaydım ve bütün gece o ruhu anlatan televizyon yayınları yaptım…
Türkiye defalarca askeri müdahalelere sahne olmuş bir ülke. İlk olarak 1960'ta ordunun darbesi ile hükümet devrilmiş, dönemin başbakanı, dışişleri bakanı ve maliye bakanı darbecilerin kurduğu rezil bir mahkemenin verdiği karar sonucu asılmıştı. Maalesef o darbe bu ülkede belli bazı sol-aydın kesimler, siyasetçiler ve generaller tarafından hep kutsandı. Hatta devlet darbenin yıl dönümün bayram ilan etti ve yıllarca kutlamalar yapıldı. Asılan çok partili hayatın başlaması ile iktidara gelen Demokrat Parti'nin çok sevilen lideri Adnan Menderes'ti.
Daha sonra da çeşitli defalar ordu siyasete müdahale etti. 1971'de, 1980'de… Ve o dönem siyaset kurumu ve siyasetçiler çok güçsüzlerdi, hep yenildiler. İşte bu makus talihi Tayyip Erdoğan ve partisi Ak Parti yendi. Erdoğan Türkiye'de siyaset kurumunu güçlendirdi, askerin müdahalelerine geçit vermez bir siyaset izledi ve halka bu müdahalelere karşı duracak özgüveni aşıladı.
Maalesef Fetullah Gülen'in örgütünün ordunun içinde bu kadar güçlenmesinin temel sebebi de eski darbecilerin yarattığı ortamdı. Onlara karşı durup, Türkiye'de darbeciler ve derin devlet aktörleri ile hukuk mücadelesi veriyor gibi görünen yargı ve emniyet içindeki Gülenistler kendilerine yer açmak için büyük tasfiyelere giriştiler. Son nokta da 15 temmuz akşamı kalkıştıkları acımasız darbe girişimiydi. Sadece darbe değil adeta bir işgal, bir iç savaş girişimiydi bu. Uçaklar ve helikopterlerle, tanklar ve tüfeklerle masum insanlara ateş açtılar, 249 kişiyi öldürdüler, 2000'den fazla kişiyi yaraladılar.
O nedenle 15 Temmuz elbette Fetullah Gülen örgütü ile hesaplaşma ve onları tamamen devletten temizleme günü ama yalnızca bu kadar değil. İnsanlar cumartesi akşamı hem FETÖ hem de geçmiş bütün darbecileri lanetlemek için Türkiye'de sokaklara aktılar. Adnan Menderes için 1960'ta sokağa çıkamayanlar 2017'de geçmişin intikamını da almak için koştular liderleri Erdoğan'ın peşinden. Zira Erdoğan onlar için bu ülkenin gerçek sahipleri olduğunu hatırlatan isim demek. Özgüven demek. Askeri bir cumhuriyetin son buluşu demek. Laik-Kemalist-asker bürokrasisinin egemen olduğu bir düzeni geride bırakmak demek…
Ancak Türkiye'de darbeler dönemini ebediyen kapatmak için geçmişe dönük olarak bütün darbecilerin de günah çıkarması şart. O nedenle 15 temmuzu FETÖ parantezinden çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Bakıyorum ordunun içinde hala FETÖ'yü ve 15 temmuzu lanetleyip eski darbeleri aklayan bir zihniyetin izleri var. Bu kabul edilemez! Bu ülke sandıkla gelip sandıkla gidenlerin egemen olduğu bir ülke olmayı korumak zorunda. Aksi takdirde ileride, Erdoğan gibi güçlü bir lider olmadığı takdirde aynı tehlike yeniden baş gösterebilir…