Türkiye çok kısa süre içinde büyük bir değişim geçirdi. Maalesef içinde yaşarken insan fark etmiyor ama 2002 yılında Ak parti iktidara geldiğinde bu ülkede toplumun çok geniş kesimleri üzerinde büyük yasaklar vardı. Kürtler kendi dillerinde kurs dahi açamıyorlardı, üniversitelerde Kürtçe kürsüsü hayal bile edilemiyordu, 1915 olayları ile ilgili 'soykırım' iması dahi yapan hakkında dava açılıyordu, başörtülü kadınlar üniversitede eğitim göremiyor, kamu binalarında çalışamıyordu. Yani Türkiye'nin büyük bir bölümünü ilgilendiren temel yasaklar vardı.
Bunun en kristalize örneklerinden biri 1999 seçimlerinde yaşanmıştı. O seçimlerde muhafazakar Fazilet Partisi ilk kez başörtülü bir kadını millet vekili adayı olarak gösterdi. O kadın seçildi ve sıra mecliste yemin etmesine geldi. İsmi Merve Kavakçı'ydı, Türkiye'nin seçilen ilk başörtülü milletvekili idi. O sırada sadece 31 yaşında olan bu hanım ABD'de bulunmuş, akıcı İngilizcesi olan başarılı bir akademisyendi. Ancak kağıt üzerinde hiçbir engel bulunmamasına rağmen başörtüsü nedeniyle o yıl mecliste çok büyük bir kriz çıktı.
Başbakan, muhalefet partisi liderleri ve içlerinde bir çok kadın olan milletvekilleri Kavakçı'nın yemin etmek kürsüye gitmesini fırsat bilerek onu 'devlet ve rejim düşmanlığı' ile suçladılar ve gencecik bir kadını bütün Türkiye'nin gözünün önünde milletin meclisinden kovdular.
Türkiye başka hiçbir meselesi yokmuş gibi bir kadının başındaki örtüye kilitlendi. Kavakçı yalnızca hakkı olan meclisten kovulmakla kalmadı, o dönemin ana akım medyası (başta Hürriyet olmak üzere) tarafından her gün linç edilmeye başlandı. Küçücük çocuklarının okul servilerine kadar takip ettirildi, okul kapılarında o çocuklar annelerinin başörtüsü nedeniyle yuhalandılar, rejim düşmanı olmakla suçlandılar… 1999 Türkiyesi işte böyle bir Türkiye idi!
Bu kadarla da kalınmadı. O dönem Kavakçı'nın ABD vatandaşlığı da bulunduğu ortaya çıkarıldı ve aynı seçimde ABD vatandaşlığı bulunan başı açık Tayyibe Gülek de milletvekili seçilip, görevine başlamış olduğu halde Merve Kavakçı'yı sadece yemin ettirmemekle bırakmadılar, ABD vatandaşlığını bahane ederek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından da attılar…
Bu gün Tayyip Erdoğan'ın ve Ak Parti'nin geniş kitleler üzerinde nasıl bu kadar kuvvetli bir etki ve bağ oluşturabildiğini anlamak için işte bu Türkiye'yi göz önünde bulundurmak gerek Batılı Dostlar…
Bu çirkin hadiselerin üzerinden 18 yıl geçti. Ve çok şükür ki Türkiye temel ifade özgürlüğü meselelerinde çok yol aldı. Elbette bu günle ilgili de sıkıntılar var. Medya özgürlüğü, toplumun her kesiminin ifade özgürlüğü, Alevi vatandaşların inanç özgürlüğü hala tam anlamıyla sağlanabilmiş değil. Öte yandan yukarıda anlatılan o kara tablo da yok artık. Meclisten başörtüsü nedeniyle kovulan ve vatandaşlıktan da atılan Merve Kavakçı yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul edildi ve bu ülkenin ilk başörtülü büyükelçisi olarak Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'a atandı. Tek başına bu örnek bile çok sembolik ve çok anlamlı…