Donald Trump'ın ABD başkanlık koltuğuna oturması ile birlikte bir çok içinden çıkılması zor sorun baş göstermeye başladı bile. Trump'ın çok sert anti Müslüman söylemi, kapılarını 7 İslam ülkesine ve Suriyeli mültecilere kapaması ve sınır dışı etme politikasını değiştirmesinin 11 Eylül'den beri ABD'de süregelen İslamofobik politikalara karşı bir uyanış yaratabileceğini ve yıllardır Müslümanlar'ın anlatmayı başaramadığı şeyi Trump'ın insanların gözüne sokarak anlattığını, bunun da İslamofobinin panzehiri olabileceğini söylemiştim. Yalnızca Pazar günkü gelişmeler bile bu öngörünün doğru olacağını kanıtlar cinsten.
Trump'ın attığı adımlarla ilgili bir çok yazı yazılabilir ancak ben bu gün Suriye ile ilgili ABD'nin değişen politikasının ne anlama geldiği ve Türkiye için nelerin değişebileceğinin üzerinde durmak istiyorum.
Obama döneminin Suriye politikası ne kadar 'müdahil olmamakla' itham edildiyse Trump politikası da son derece 'şahin' ve 'Türkiye'nin çıkarlarına aykırı şekilde' müdahil olmakla itham edilebilir sinyali veriyor. Elbette henüz kesin bir şey söylemek için çok erken. Henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump bir araya gelmedi, ABD net olarak Suriye politikasını şekillendirmedi ancak doğru yönlendirilmezse Trump'ın aradaki zamanı kapatmak istercesine hızlı ve müdanasız hareket etme ihtimali var.
'Suriye'de kesinlikle güvenli bölge kuracağım' diyerek Ankara'yı 'bu bölge PYD bölgesini de kapsar mı?' sorusu ile endişelendiren yeni ABD Başkanı şimdi de DEAŞ'la savaşta strateji değiştirmeyi planlıyor. Rakka operasyonu için ABD askerlerinin ve helikopterlerinin sahada olmasını istediği yönünde yeni yönetimden Amerikan basınına sızan haberler Amerika'nın Ortadoğu'ya geri dönüş planı olduğuna işaret ediyor.
Geri dönmesi değil, nasıl döneceği sorusunun cevabı mesele olan. Nitekim Türkiye ABD'ye sürekli Suriye'nin kuzeyinde terörden arındırılmış güvenli bölge kuralım önerisini 5 yıldır yapıyor ancak bir karşılık bulamıyordu. Ankara'nın bu çağrısı PYD unsurlarını temizlemeyi amaçlıyordu. Ancak şimdi Trump'ın 'güvenli bölge'dediği de bu mu? Öyle olmasa gerek zira ABD PYD'yi hala bir kara gücü olarak kullanıyor. Üstelik Pazar günü Hürriyet'in dış politika yazarı Verda Özer'in de belirttiği gibi güvenli bölgenin kime karşı kurulacağı meselesi hem ABD hem de Rusya ile sıkıntı oluşturabilecek bir mesele. Zira ABD'nin bölgeden temizlemek istediği farklı, Rusya'nın farklı, Türkiye'nin farklı. Yani güvenli bölge meselesi 5 yıl önce ilk telaffuz edildiği anlamını taşımıyor.
Öte yandan Trump'ın bazı mesajları DEAŞ ile mücadele için PYD ve Türkiye'nin birlikte içinde olacağı bir koalisyon mu amaçlıyor, sorusunu sorduruyor. Trump yönetiminin yeniden Ankara ile çalışmak istediği açık. Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasının ABD'nin boşluğundan kaynaklandığını ve ABD'nin bölgeye dönerek eski dengeyi yeniden bulacağını söylüyor yeni yönetim. Öte yandan Suriye Kürtleri ile de entegre bir strateji geliştirilmesi gerektiğini söylüyor.
Trump Türkiye ile PYD'yi bir araya getirme planları kuradursun Ankara çok sert bir şekilde bu yaklaşımı reddediyor. Bu hava Erdoğan-Trump görüşmesine kadar sürecektir. Ancak o görüşmede ben Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'ı PYD konusunda ikna edebileceğini düşünüyorum. Zira Türkiye ile kıyaslanabilir bir güç değil elbette PYD. Bölgeye dönmeyi hedefleyen bir ABD'nin en öncelikli hedefi bölgenin en büyük gücü olan Türkiye'yi yanına almak olacaktır.