Türkiye çok zor bir coğrafyada çok zor bir dönemden geçiyor. Ortadoğu'da iki ülke dağılırken ve üçüncü bir ülke de türbülansa girmek üzereyken Türkiye'nin bu kaostan etkilenmemesi imkânsız. Zira Ortadoğu'yu parçalayan dinamikler ve aktörler bir yandan da Türkiye'yi destabilize etmeye çalışıyorlar. Bu çabaların sonuçlarını maalesef çok acı bir şekilde görüyoruz. Türkiye bir yandan PKK terörü diğer yandan Ortadoğu kaynaklı IŞİD terörü ile savaşıyor ve uluslararası koalisyonun önemli bir parçası olarak IŞİD'e karşı mücadele ediyor. Ancak tüm bunlara rağmen ve Ankara saldırısının arkasında IŞİD'in canlı bombaları olduğu ortaya çıkmışken ve Türkiye bu örgütle mücadele ederken hala bazı çevreler Türkiye ve IŞİD'i yakın göstermeye çalışıyor.
Peki, gerçekler neler? Türk dış politikası neyi amaçlıyor? Suriye'de Esad'lı geçişe sıcak bakıyor mu? IŞİD ile ilgili tutumu ne? Bu kritik soruları pazartesi günü bir grup gazeteci ile birlikte önemli bir kaynağa sorduk ve birçok konuda ne adımlar atıldığını ve uluslararası aktörlerin pozisyonlarını öğrendik. İşte o kaynakla konuştuklarımızdan çıkan ve Türkiye'nin Suriye politikasının ana mantığı olarak da özetlenebilecek mesajlar şöyle:
'Türkiye başından beri Suriye'de siyasi çözüm bulunması için gayret etti. Bu da tarihi ve sosyal dokuya uyumlu bir çözüm demek. Esad, Esad ya da Baas olduğu için değil, halkını eskiden yaptığı gibi korku üzerinden yönetemediği için Suriye'yi yönetemez. Esad bu gün tamamen başkaları tarafından iktidarda tutuluyor. Önce silah ve cephane yardımı sağlanıyordu ancak 2013'te ABD kırmızıçizgileri çiğnenmesine rağmen adım atmaktan vazgeçince askeri varlıklarıyla Esad'a yardım için girdiler. Hizbullah, Irak ve Afganistan'daki Şii milisler girdi. Daha sonra hapishanedeki eski el Kaideciler serbest bırakıldı. Onların Der el Zor'a geçişine izin verildi ve yalnızca Esad'ı tehdit eden örgütlere karşı bütün dünyaya tehdit bir örgütü kullanmaya karar verdi. Bunu Putin'in çok yakınındaki biri de 'bu tip işbirlikleri olabilir ama organik bir bağ yok' diyerek doğruladı. '
Gelelim daha güncele. Rusya'nın da oyuna resmen dâhil olması ile birlikte acaba Esad kalıcı mı olacak sorusu daha net bir şekilde gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da geçiş sürecinde Esad olabilir anlamındaki açıklaması 'acaba Türkiye Esad konusunda fikir mi değiştirdi?' sorusunu gündeme getirdi. Bununla ilgili olarak kaynak Türkiye'nin dâhil olduğu IŞİD'e karşı kurulan 10 ülkeli koalisyonun Suriye için bir çözüm planı hazırladığını ve bu planda Esad'ın 6 ay gibi bir geçiş sürecinde bulunup bu süreçte bütün yetkilerini geçiş organlarına devredileceğini, Esad'ın o 6 ay sembolik cumhurbaşkanı olarak kalacağını ve daha sonra da gideceğini söyledi. ABD Başkanı Obama bu planı koalisyon adına Putin'e 28 Eylül'de BM toplantıları sırasında iletmiş. Ya sonuç? Henüz Rusya'nın mesajı aldığına dair hiçbir iz yok. Aksine, bundan 2 gün sonra Suriye'ye girdi.
Peki, Rusya ne istiyor? Kaynağa göre Esad Moskova için vazgeçilmez değil. Önemli olan oradaki limanı ve nüfuzunu korumak ve bunun da garantisi verilebilir. Ancak Esad, İran için vazgeçilmez. Ve İran da Rusya için vazgeçilmez. O nedenle Esad'a Rusya suni teneffüs yapıyor.
Türkiye'ye kalabilseydi nasıl bir yolun başarıya gideceğini düşünüyordu? Bu temel soruyu bir kez daha sorduk. Cevap: Türkiye 10 ülke ile birlikte Suriye'deki muhalefetin yerini IŞİD'in almasına mani olmaya çalıştı. Esad'a karşı ÖSO'yu destekledi. ÖSO birçok yerde de IŞİD'i durdurmayı başardı. Peki ya eğit-donat? Kaynağa göre o proje zaten ölü doğmuştu çünkü ona katılanlara IŞİD dışındakilerle mücadele etmeyeceksin diye kâğıt imzalatmaya kalktılar.
Birçok not var ancak kısaca şunu söyleyebiliriz: Türkiye Esad'la Suriye'deki tablonun değişmeyeceği tezinde ısrarlı. PYD'ye ABD'nin yardımı konusunda ise asla taviz vermeyeceğinin altını çiziyor. Esas problem Obama'lı ABD politikasının yalnızca izleme stratejisi. O nedenle esasen ABD yönetimi değişmeden bu tabloda çok fazla bir değişiklik beklemek gerçekçi değil maalesef…