Pazar günü İstanbul Yenikapı'da düzenlenen dev 'teröre hayır' mitingi birçok mesaj içeriyor. Her şeyden önce 500'e yakın sivil toplum kuruluşunun desteği ile Sivil Dayanışma Platformunun düzenlediği miting bir toplumsal çıkıştı. Türkiye bayrağı dışında hiçbir bayrağın açılmadığı, 'teröre hayır' dışında partizan sloganların atılmadığı bir mitingdi. Büyük bir coşku ve büyük bir başkaldırış vardı mitingde.
Türkiye Suruç'ta yaşanan katliamın ardından bir anda kendini yeniden PKK ateşi altında buldu. 2 polisin evlerinde uyurken katledilmesi ile başlayan terör ortamı çözüm sürecindeki barış ortamını baltalamakla kalmadı, HDP'nin 7 Haziran seçimlerinde verdiği sözlerin ve vaatlerinin altının boş olduğunu da gözler önüne serdi. Zira HDP 7 Haziran'a giderken sık sık 'Baraj altında kalırsak iç savaş çıkar, tabanı tutamayız' diye korkutarak oy istiyordu. Hâlbuki şiddet ortamı HDP'nin baraj altında kalması değil, yüzde 13 oy oranına ulaşmasından sonra başladı.
Yenikapı'daki arzulanan tablo bu mitingin siyaset üstü bir miting gibi algılanıp muhalefet liderlerinin de katılmasıydı, zira 'teröre karşı tek ses' çok net bir mesajdı ancak böyle hassas bir konuda bile maalesef siyasetteki kutuplaşma aşılamadı ve mitinge muhalefet liderleri katılmadı, böylece otomatik olarak Başbakan'ın temsil ettiği Ak Parti teröre karşı bu net ve güçlü çıkışın siyasi temsilcisi olarak fotoğrafta yerini aldı.
Hâlbuki CHP ve MHP mitinge gelseler, Ak Parti'nin yanında o fotoğrafta olarak bir milyon kişinin katıldığı anti terör mitinginde yer alırlardı. Bu 1 Kasım'a giderken rekabeti kızıştırır, siyaset kanallarını açardı. Maalesef Türkiye'de demokrasinin en zayıf karnı muhalefet partileri. Akıllı ve zorlayıcı siyaset üretmekten aciz oldukları için bu, bütün siyasi ortama yansıyor. En güçlü parti dahi bir süre sonra böyle bir ortamda atalete sürüklenir.
Mitingle ilgili üzerinde durulması gereken diğer bir mesele ise o kalabalığın içinde Kürtler'in oranıdır. Şayet bu sivil platforma kitleler halinde Kürt vatandaşlar katıldıysa bu PKK terörüne karşı çok umut verici bir gelişmedir. Evet, Güneydoğuda zaman zaman Kürtler'in PKK terörüne karşı zayıf da olsa protestolar düzenlediklerini biliyoruz. Ve bu cılızlığı PKK'nın Kürtler üzerinde oluşturduğu korkuya ve vesayete bağlıyoruz ancak elimizde böyle olduğuna dair net bir kanıt yok. Şayet PKK Kürt halkının gönüllü desteğini hala almaya devam ediyorsa o zaman artık Türkiye'de psikolojik bir kopuştan bahsetmemiz gerekir, zira PKK artık 90'lardaki gibi bir mağduriyet ortamından beslenmiyor. Artık Kürtler'in meselelerinin siyaset yoluyla çözülebileceği bir Türkiye var, dolayısıyla PKK yöntem olarak, varoluşsal bir tercih olarak şiddeti benimsemiş durumda ve şiddeti kullanmasının bu günün Türkiye'sinde tek nedeni olabilir: Güneydoğuyu Türkiye'den koparmak.
Şayet böyle bir amaç için terör üretmenin kitlesel bir desteği varsa Türk devleti askeri olarak PKK'yı yendikten sonra artık Türkler ve Kürtler olarak odanın ortasındaki fili konuşmaya başlamalıyız.