Ak Parti-MHP görüşmesinden de bir koalisyon çıkmayacağı pazartesi günü netleşti. Bu bir sürpriz değil, zira MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin 7 Haziran seçimlerinden itibaren sergilediği 'ben hükümette yokum' tavrı giderek sertleşerek devam ediyor. Esasen Bahçeli HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın izinden gidiyor. Demirtaş 7 Haziran seçimlerine giderken kampanyasını 'anti Erdoğan' duruş üzerine kurmuş, cumhurbaşkanına muhalif olan kesimlerin oyunu almak için strateji kurmuştu. Bahçeli de benzer bir yol izliyor seçimlerden sonra. Çok sert, çok yıkıcı hatta terbiye sınırlarını aşan bir üslupla Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırarak siyaset üretmeye çalışıyor. Ancak bu tabanında istediği karşılığı vermeyecek, zira MHP tabanı keskin bir Tayyip Erdoğan karşıtlığından ibaret değil ki! Aksine, tabanlar arası geçişler var. Hatta Erdoğan'ı cumhurbaşkanlığına getiren seçimlerde aldığı yüzde 52 oyun içinde birçok milliyetçi muhafazakâr MHP'linin oyu var. Dolayısıyla bu taktik istediğini vermeyecektir Bahçeli'nin.
Yalnızca bu da değil. Pazartesi günkü görüşmede ortaya çıktı ki MHP Genel Bahçeli her şeye 'hayır' diyor. Ne hükümet ortağı olmaya, ne ülkeyi seçime götürecek azınlık hükümetinde yer almaya ne de meclis olağanüstü toplandığı takdirde seçime destek olmaya yeşil ışık yakıyor. Kafasındaki plana göre Ak Parti-CHP bir araya gelip ikisi de bu birliktelikten zarar görecek, MHP de ana muhalefet partisi olarak bu süreçten güçlenerek çıkacak.
Hâlbuki bu nasıl olabilir? MHP daha önceki tavırlarının aksine sistemi açan değil kilitleyen parti konumunda. Türkiye siyaseti bir açmaza geldi, tıkandı. Ne hükümet kurulabiliyor, ne seçimlere gitmeye yanaşıyor muhalefet partileri. Yapılan son araştırmalar en gözle görünür düşüşün MHP oylarında yaşandığını gösteriyor. MHP 7 Hazirandan beri yaklaşık 2 puan kadar kaybetmiş durumda. Ve bu sistemi tıkama pozisyonunda ısrar ederse daha da kaybedebilir.
Başka ilginç bir nokta da HDP'nin sessizliği. Evet, PKK'nın yeniden savaşı başlatması ile birlikte müstakil bir siyaset sergileyemeyen HDP koalisyon ortağı olma umudu taşımayabilir ama nerede o 7 Haziran öncesi Erdoğan karşıtı cephede çok yüksek perdeden estirdiği rüzgârla dikkat çeken Demirtaş? Neden 'sistemi ben açarım, ben de buradayım' demiyor? Neden ona oy veren yüzde 13'ü hatırlatmıyor?
Siyaset bu kısırdöngüden liderlerin kendi partilerinin oylarını artırma hesaplarıyla değil, sistemin önünü açan tavırlarıyla çıkabilir. Bu belirsizliği uzun süre kaldıramaz Türkiye. Başbakan Davutoğlu son derece yapıcı bir tavırla liderlerle görüşmeler gerçekleştirdi ancak bu aşamadan sonra yapılacak tek şey bir an önce seçime gitmenin formülünü bulmak olacak. Başta MHP olmak üzere partilerin sistemi zehirlemesine izin vermemek gerek.