Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 2014 Ocak ayında Pollmark araştırma şirketine 5036 kadın üzerinde araştırma yaptırdı. Bu araştırmanın sonuçları geçen hafta yayınlandı. Araştırma temel olarak Türkiye'de yaşayan ve seçmen niteliği kazanmış kadınların 'sosyo kültürel durumlarını, politikaya katılım düzeyini, siyasal tercihlerini etkileyen faktörleri ve çeşitli konulara ilişkin görüşlerini tespit etmeyi' amaçlıyor. Türkiye genelinde 26 ilde, ilçe ve kır nüfusunu dâhil ederek yapıldı.
Katılımcıların %72,6'sının evli olduğu araştırmaya göre, Türkiye'de evli olan kadınların içinde resmi nikâh oranı %98'lerde, nikâhsızlık durumu ise %0,5'den daha az. Evli olan kadınların %70'inden fazlası 21 yaşından önce evlenmekte fakat 22 yaş sonrası eğitim oranı arttıkça evlenme yaşı ileri bir yaşa kaymaktadır. 10-15 yaş aralığında yani çocukluk çağında evlilik %12,3 ile en yüksek oranda düşük eğitimlilerde görülmekte ve aslında daha evvelki anketlerle karşılaştırıldığında gerilemekte.
Eğitim seviyesi arttıkça görücü usulü ile evlilik azalmakta, sonuçlar gösteriyor ki anlaşarak evlendiğini belirtenlerin oranı artmakta. Çalışma durumu ile evlilik şekli arasında ise ters bir orantı var. Çalışanlar kadınlarda görücü usulü evlilik çalışmayanlara göre daha az, yine anlaşarak evlenme oranı daha fazla.
KADEM'in araştırmasına göre boşanmaya meyilli kadınların sayısında evvelkilere göre bir artış gözüküyor. Lakin kadınlar öncelikle 'elimden geleni yaparım, anlaşamazsam ayrılırım', diyorlar ve boşanmayı hemen ilk çare olarak düşünmüyorlar. Boşanmadan caydıran en büyük unsur ise elbette çocukları…
Dikkatimi çeken bir diğer sonuç, Türkiye'de kadınların %62,1'i evlilik öncesi flörtü tasvip ederken, %32,2'sinin tasvip etmiyor olması. Bu da, Türkiye'de hala en baskın evlenme şekli olan görücü usulünün yaygın olması ile ilintili. Kadınlar, 'imkânınız olsa kaç çocuğunuz olmasını isterdiniz?' sorusuna %37 oran ile 2 çocuk cevabını vermiş.
Araştırmaya katılan çalışan kadınların %39,9'u işyerlerinde erkeklerle aynı muameleye tabi tutulmadığını düşünmekte. Çalıştıkları işyerinde kadın olduğu için ayrımcılığa uğradığını düşünenlerin oranı çalışan kadınların içinde %14 ve bu hayli yüksek bir oran… Ayrıca çalışan kadınlar içinde eşinin çalışmasını tasvip etmeyenler de hatırı sayılır bir çoğunluğu oluşturuyor.
Çarpıcı rakamlardan birisi de büyükşehirlerde yaygın olarak göze çarpan çocuk bakıcısının Türkiye genelindeki gerçekliği. İstanbul'da çocuğunuzu baktırmak arz-talep dengesizliği yüzünden gittikçe zor bulunur ve pahalı bir hizmet olurken, Türkiye genelinde ise çocuğu olan katılımcıların %90'ı hiç bakıcı kullanmamış.
Sonuçlar gösteriyor ki, kadınların %60'ı günde hiç internet kullanmıyor ve %50'si ise pek gazete okumuyor. Hiç şaşırtmayacak şekilde katılımcı kadınlar ezici üstünlükle yerli dizi izliyor, hiç bir siyasi partiye üye değil, hiç yurt dışına çıkmamış ve feminizm hakkında fikri yok.
Bu tabloya rağmen çok çarpıcı olan bir şekilde kadınlar %87 oranda siyasi kararlarını kendilerinin verdiklerini söylüyor. Kimlik tanımlarında ise %65 Dindar, %63, Atatürkçü, %57 İslamcı, %48 Laik %46'si milliyetçi, %45'i demokrat %37'si muhafazakâr olarak çıkıyorlar karşımıza. Rakamlara dikkat, birbirine çok yakın. Bu sonuçlar gösteriyor ki Türkiye'de aslında son zamanlarda bahsedildiği kadar bir polarizasyon (en azından kadınlar arasında) yok. Zira aynı araştırmada farklı kimliklerin bu kadar kesişmiş bir şekilde çıkması kimliklerin iç içe geçtiğini, birbirinden keskin bir şekilde ayrılmadığını gösterir.
Katılımcıların %77'si demokratikleşme paketi ile başörtüsü yasağının kaldırılmış olmasına olumlu bakıyor. Uzun zamandır Türkiye toplumunda bir gerginlik vesilesi olan yaşam tarzı konusunda da ilginç sonuçlar var. Kadınların %53'ü hükümetin politikalarının yaşam tarzlarına müdahil olduğunu düşünmezken, %32'si böyle bir müdahale olduğunu düşünüyor. KADEM'in anketinden çıkan en güzel sonuç ise herhalde kadınların çok büyük bir yüzde ile mutlu bir yaşam sürdüklerini belirtmeleri.
Yaşasın Türkiye'nin mutlu kadınları!