Bu günlerde Washington'da en çok tartışılan konulardan biri, Trump yönetiminin İran stratejisi. ABD'nin İran'la imzalanan ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) adı verilen nükleer anlaşmadan çekilmesi ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun yeni İran "stratejisini" açıklamasının ardından, ABD'nin İran'a yönelik politikası hakkında çok sayıda soru işareti ve endişe belirdi.
Daha önceki yazılarımda her iki konuyu da, ABD'nin bölgeye yönelik dış politikasına ilişkin yansımaları ve bölgedeki genel güç dengesi üzerindeki etkileri bağlamında ele almıştım. Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington Ofisi'nde (SETA DC) bir araya gelen, ABD'nin İran'a yönelik politikası konusunda uzman olan seçkin isimler, bunların muhtemel sonuçlarını tartıştı. Bu hareketli tartışmada ABD'nin politikasına dair cevaplardan çok soru işaretleri dile getirilirken, panelistlerin çoğunun üzerinde uzlaştığı birkaç görüş de vardı.
İlk olarak, daha önce bu köşede de dile getirdiğim gibi, uzmanlar ABD'nin tutarlı ve kapsamlı bir İran stratejisi olmadığını düşünüyor. Barbara Slavin'in ifadesiyle, ABD'nin eylemleri politikadan ziyade bir tutum izlenimi veriyor. Pompeo'nun ilan ettiği "strateji" de stratejiden çok bir istek listesi olarak görülüyor.
ABD'nin bazı talepleri müzakere edilebilir görülse de, çoğu bu aşamada İran rejimine yönelik gerçekçi olmayan talepler olarak değerlendiriliyor. ABD yönetimi İran'ın istikrarsızlık yaratan faaliyetleriyle ilgili sürekli olarak eleştiriler yöneltiyor.
Ancak ABD'nin buna dur diyecek bir politika veya eylem planı bulunduğuna dair hiçbir işaret de yok. Panelistlerin ortak görüşü, ABD'nin İran'ın Ortadoğu'daki vekil güçleriyle mücadele etmek için sahaya inmeyeceği yönündeydi. Fakat yaptırımların sertleştirilmesi dışında bir beklenti de yoktu. Hizbullah'a yönelik yaptırımların Körfez İşbirliği Konseyi'nin (GCC) bütün üyeleri tarafından benimsenmesi, bu yeni dönemin bir işareti olarak görüldü. İran'ın bölgedeki nüfuzunu kırmanın ne kadar gerçekçi bir hedef olduğu bu aşamada belirsiz. Çoğu kişiye göre, ABD ne kadar uğraşırsa uğraşsın İran'ın bölgedeki etkisi bir şekilde devam edecek.
Panelistlerden Randa Slim, Lübnan ve Suriye gibi bazı ülkelerde ABD'nin İran'ın nüfuzunu zayıflatma olanaklarının çok sınırlı olduğu görüşünde. Irak'ta ise, ancak akıllı adımlar atılması halinde İran'ın nüfuzunu sınırlandırma olasılığı var. Sadece Yemen'de, Suudi Arabistan ve İran arasında doğrudan müzakereler vasıtasıyla şiddeti durduracak bir çözüme ulaşılabilir.
Trump'ın JCPOA'dan çekilmesinin ABD'nin ihtilaflarda arabuluculuk yapma ve çatışmaların çözüme kavuşturulması yönündeki girişimlerine zarar vereceği konusunda herkes görüş birliği içinde. ABD'nin kararının Transatlantik ilişkileri üzerindeki olumsuz etkileri ve Trump'ın yeni yaptırımlar getirmesi halinde Avrupalı müttefiklerle ilişkilerin bozulması ihtimali, Amerika'nın JCPOA kararının jeopolitik açıdan en önemli sonucu olarak görülüyor.
AB üyesi ülkelerin İran'a yönelik yaptırımlardan kaçınma girişimleri başarısız olursa, Transatlantik ilişkileri hakkında ciddi bir soru işareti oluşacak. Bu durumun Rusya gibi ülkelere, ortaya çıkan boşluğu doldurma ve bu jeopolitik kargaşada çok daha önemli bir jeopolitik aktör olma fırsatı sunması da bekleniyor. Rusya'nın yakın zamanda İran ile İsrail arasında Suriye nedeniyle çıkan anlaşmazlıkta arabuluculuk yapma girişimi, buna örnek olarak gösteriliyor.
Bu süreçteki önemli aktörlerden biri de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İsrail'in İran'a karşı oluşturduğu yeni ittifak. Panelistlerden Hussein Ibish, Başkan Donald Trump'ın İran kararı sonrasında bu ülkelerin zafer havası içinde olduğunu belirtti. Ama söz konusu ülkelerin zafer hissinin asıl sebebi, ABD'nin JCPOA'dan çekilmesi değil de ABD dış politikasında İran'la büyük bir uzlaşmaya varılması yönündeki eğilimin sona erme ihtimali.
Dolayısıyla, Barack Obama'nın Ortadoğu'daki Sünni ve Şii ülkeler arasında jeopolitik denge oluşturmaya yönelik stratejisinin Körfez ülkelerince hoş karşılanmadığı çok açık. Tabii bu kararı büyük bir sevinçle karşılayan İsrail, süreç içinde aktif bir rol oynadığını düşünüyor. Mayıs ayında İsrail Eurovision şarkı yarışmasını kazandı. Buna ilaveten, ABD bu ülkedeki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdığı gibi JCPOA'dan da çekildi. Uzmanlar BAE, İsrail ve Suudi Arabistan Krallığı arasındaki paktı İran'a karşı muhtemel bir stratejik ittifak olarak görüyor. Fakat öte yandan, Filistin sorunu nedeniyle bu ittifakın olumsuz etkileri de ortaya çıkabilir.
SETA'nın Washington ofisindeki panel, İran'a yönelik tıpkı Kuzey Kore'yle olan türden bir açılım ihtimali konusunda iyimserlik bulunmadığını ortaya koydu. Bunun, İran'ın politikalarına tek bir liderin yön vermemesi de dahil olmak üzere çok çeşitli sebepleri var. Ancak bu ülkeyle sahada mücadele etme yönünde bir istekliliğin olmaması, gerginliğin güç kullanımıyla sonuçlanma olasılığını zayıflatıyor. Fakat Amerikan yönetiminin İran'a karşı muhtemelen yaptırımlar, ekonomik tedbirler ve ticari ambargolar gibi vasıtalara başvuracağı anlaşılıyor.