Trump görevdeki altıncı ayına girerken, Obama yönetiminden devraldığı en zorlu konu başlıklarından birini Suriye meselesi oluşturuyor. Obama başkanlık görevi sırasında Suriye politikaları nedeniyle sürekli eleştirilmişti. Bilhassa Suriye'deki çatışmayı bitirmeye yönelik bir stratejisinin olmayışı sıklıkla eleştiri konusu oluyordu. Obama yönetimi, Suriye'deki savaşla ilgili en az risk içeren yaklaşımın eylemsizlik olduğuna kanaat getirmişti. Ama bu eylemsizlik politikası nedeniyle çatışmada birçok istenmeyen ve tahmin edilmeyen gelişme yaşandı. Suriye'deki çatışma beş yıl içinde, ciddi insani sonuçları olan ve beraberinde birçok trajediyi de getiren büyük bir iç savaşa dönüştü. İstikrarsızlığı bölgeye ihraç etmeye başlayan Suriye'nin başarısız devleti, uluslararası güvenlik açısından önemli bir risk haline geldi. Her türlü taahhütten kaçınmaya çalışan Obama yönetimi yetkilileri, büyük ihtimalle çatışmanın yayılacağını asla düşünmemişti.
Suriye'de Deaş'ın yükselişini takip eden son birkaç yılda, Obama yönetimi ülkenin sonraki politikalarına yön vermeye başlayan bir terörle mücadele operasyonu başlattı. Başkan Trump işte bu operasyonu devraldı. Onun göreve gelişiyle birlikte bölgede, Suriye'deki durumun daha kapsamlı bir analizinin yapılacağı ve ülkedeki çatışmaya ilişkin bir strateji oluşturulacağı yönünde beklenti oluştu. Ama çatışmaya dair kapsamlı bir strateji oluşturma konusunda şu ana dek hiçbir işaret yok. Bu yüzden, terör örgütü Deaş'a karşı yürütülen operasyon son altı ayda ABD yönetiminin Suriye politikasına yön vermeye devam etti. Deaş'la PKK'nın Suriye kolu Halk Savunma Birlikleri'ne (YPG) destek verilerek mücadele edilmesi, daha önce bu köşede defalarca sözü edilen ciddi sorunlara yol açtı. Fakat Suriye'nin doğusunda geçtiğimiz hafta meydana gelen gelişmeler, operasyon odaklı stratejinin başka sorunlar da yaratabileceğini gösterdi.
ABD geçen hafta bir Suriye savaş uçağını düşürmekle kalmayıp, rejim güçlerine ait birkaç insansız hava aracını (İHA) da imha etti. Bu durum, ABD'nin eylemlerini protesto eden Rus hükümetinin açıklamaları sonrasında iki ülke arasında ciddi bir gerginliğe yol açtı. Rejim saflarında çarpışan İran destekli milislerin etki alanlarını Suriye'nin doğusuna doğru genişletmeye çalıştığı bir ortamda, önümüzdeki günler ve haftalarda bu konu daha da çetrefilli bir hal alacak. Bu şartlarda, operasyonun sahadaki kontrolü iyice güçleşti. Durumun karmaşıklığı, Rakka operasyonunun birçok istenmeyen gelişmeye yol açabileceğini gösteriyor.
Bu karmaşık durumda daha da önemlisi, bölgedeki birçok aktör ABD yönetiminin hâlâ Suriye'ye yönelik çok yönlü bir strateji oluşturmadığının farkında. Bu yapılmadığı müddetçe, bölgesel aktörler mevcut durumdan faydalanmaya çalışabilir. Bir strateji yokluğunda ABD'nin çeşitli bölgesel aktörlere vereceği tepkileri tahmin etmek zor. Dolayısıyla, ABD yönetimi ne strateji oluşturmamanın iyi bir yöntem ne de eylemsizliğin çatışmaya yönelik en az risk içeren yaklaşım olmadığını artık anlamalı. Ortada çok sayıda değişken ve çatışmaya dâhil olan çok sayıda aktör var. Daha da önemlisi, ihtimaller çok fazla. ABD'nin stratejisizliğinin devam etmesi, gerek bölge için gerekse ABD'nin güvenlik çıkarları ile uluslararası güvenlik açısından ciddi bir risk yaratabilir. Bu da bölgenin tümünü istikrarsızlaştırmaya çalışan terör örgütlerini ve aktörleri fazlasıyla cesaretlendirir. Trump yönetimi bunu önlemek için, ABD'nin müttefiklerinin aktif desteğini içeren bir strateji oluşturmalı. Bu stratejinin, uluslararası toplumdaki kafa karışıklığını ve belirsizliği sona erdirecek bir şekilde formüle edilerek uygulanması gerek.