Dış politikaya dair karar mekanizmalarında, farklı devlet kurumlarının temsilcileri arasında sıklıkla rekabet ve çekişme görülür. Dış politikadaki krizler esnasında bu durum daha da belirgin hale gelir. Krizlerde ya da kritik dönemlerde, değişik kurumların farklı politikaları ve kararları destekleyebildiği gözlemlenmiştir. Bu kurumlar dış politika kararlarında daha fazla söz sahibi olmak için yarışır. Bu yüzden, bir ülkenin önemli devlet kurumları ciddi bir dış politika meselesinde farklı tutumlar benimseyebilir ve aralarındaki rekabet kimi zaman, normal bir çekişmeye kıyasla daha sert geçebilir.
Çeşitli resmi kurumlar arasındaki bu görüş farklılıkları, basın mensupları açısından meselenin en "ilgi çekici" yanlarından biri olagelmiştir. Yaşanan tartışmalar ve restleşmeler çoğu kez bir şekilde medyaya yansır. Bir devletin kurumları arasında böyle ciddi görüş ayrılıkları olması insanları hâlâ şaşırtır.
Dış politika krizlerinin bu özelliği, ABD dış politikasının karar alma mekanizmalarında da sıkça ifade edilen ve tartışılan bir konudur. Bu olgu çeşitli nüanslarıyla birlikte 'kurumlar arası tartışma' olarak tanımlanır. Ancak buna 'bürokratik siyaset' adını verenler de vardır. Değişik dış politika krizleri sırasında bu konu, sürecin en öne çıkan tarafı haline gelmiştir. Birçok akademik araştırmacı ve uzmana göre, Küba Füze Krizi esnasında ve Körfez Savaşı öncesinde ABD'nin farklı kurumları arasındaki rekabet belirgindi. Yani bu durum, dış politikada karar alma sürecinin yaygın görülen bir unsuru ve özelliği olarak bilinip kabul edilir ve bu şekilde incelenir. Oysa yukarıda bahsedildiği üzere, dünyanın her yerinde hâlâ insanları şaşırtmaya devam eder.
Ancak son iki haftada Katar kriziyle ilgili yaşanan gelişmeler ve ABD'nin bu krize verdiği tepki, dünyada çoğu kişi için şaşırtıcı olmaktan da öteydi. ABD'nin Körfez'deki krize dair ilk yorumu, Başkan Donald Trump'ın attığı tweet'lerle geldi.
Trump şöyle yazdı: "Yakın zamanda Ortadoğu'ya yaptığım ziyarette, Radikal İdeoloji'ye artık finansman sağlanmamalı dedim. Liderler Katar'ı işaret etti - bakın!" Ayrıca: "Suudi Arabistan Kralı ve 50 ülkeyle yapılan görüşmelerin işe yaradığını görmek çok güzel. Radikal örgütlerin finansmanına karşı katı bir tutum takınacaklarını söylediler ve tüm oklar Katar'ı işaret ediyordu. Belki de bu, terörizm felaketi için sonun başlangıcı olur!"
Bu tweet'lerin ardından birçok kişi, Katar'la diplomatik ilişkileri kesme kararının Körfez ülkeleri ile ABD tarafından ortaklaşa alınmış olabileceğini düşündü. Fakat ABD Dışişleri ve Savunma bakanlıklarının kısa süre sonra yaptığı açıklamalar bu iddialarla çelişti. Pentagon Katar'ın bölgenin güvenliği açısından oynadığı role dikkat çekerken, ABD'nin dünyadaki en önemli üslerinden birine ev sahipliği yaptığını hatırlattı.
Bunun hemen ardından, ABD Dışişleri Bakanlığı da benzer bir açıklama yayınladı. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson kamuoyu önünde Körfez ülkelerine, Katar'a yönelik ablukayı hafifletme çağrısı yaparak, "Bu ablukanın insani sonuçları var. […] ABD'ye ve bölgedeki uluslararası ticari faaliyetlere de zarar veren bu abluka, Katar halkının ve geçimleri Katar'la yapılan ticarete bağlı olan insanların hayatını da zorlaştırıyor. Abluka ABD'nin bölgedeki askeri faaliyetleri ile DEAŞ'la mücadeleyi olumsuz etkiliyor," dedi.
Fakat Tillerson'dan kısa süre sonra düzenlediği basın toplantısında yeni açıklamalarda bulunan Trump, bu kez daha açık ifadelerle Katar'ı terörizme parasal destek vermekle suçladı. Trump, "Maalesef Katar, tarihsel olarak çok üst düzeyde teröre destek vermektedir. Bölge ülkelerinin liderleri bu davranış karşısında Katar'a yaptırım uygulama konusunu benimle konuştular. Biz de bir karar vermek durumundaydık. Kolay yolu mu seçecektik, yoksa zor yolu seçip gerekli eyleme mi başvuracaktık? Terörizmin finansmanına son vermeliyiz," dedi. Ama bu açıklamanın ardından, bu kez de Katar ile ABD arasında büyük bir silah satış anlaşması imzalandı.
Toplam 12 milyar dolarlık anlaşma, Katar'a 36 adet F-15 savaş uçağı satışını içeriyor. ABD Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Anlaşma Katar'a ileri teknoloji kapasitesi kazandırırken, ABD ile Katar arasındaki güvenlik işbirliğini ve müşterek çalışmayı güçlendirecek." Tabii bu gelişme dünyada birçok kişiyi, ABD'nin krize ilişkin tutumu konusunda bir kez daha şaşırttı. Bu arada ABD donanmasına ait gemiler de ortak bir tatbikat çerçevesinde Katar'a geldi. Kuşkusuz, ne silah satışı ne de askeri tatbikat kararı bir gecede alınmadı. Ama bu kararların hayata geçirilişinin zamanlaması hâlâ bir işaret olarak algılanıyor.
ABD'nin Katar krizi konusunda şu ana kadar izlediği politikanın dünyada birçok kişinin kafasını karıştıran boyutları bunlar. Dış politikanın karar alma süreçlerinde koordinasyonu sağlamak, yeni ABD yönetimlerinin tümünün ortak sorunu. Yeni yönetimlerin özellikle ilk altı aylık dönemi bu tür krizlerle doludur. Ancak Washington'da birçok kişi, bu kez krizlerin boyutunun ABD'nin itibarı açısından can sıkıcı olduğunu düşünüyor. ABD dış politikasını biçimlendirenlerin net tutumlar alması, çeşitli acil sorunlar nedeniyle hassasiyetin yüksek olduğu Ortadoğu gibi bölgeler açısından çok daha önem taşıyor.