ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 Ocak 2017'deki yemin töreni ve ertesi gün Trump aleyhine düzenlenen büyük gösteriler, bu ülkede yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Bu yeni dönemdeki tartışmalar ve çekişmeler, ABD'nin kimliğini ve onun uluslararası sistemde oynamak isteyebileceği rolü belirleyecek. ABD'de hem yönetim hem de halk açısından sıkıntılı bir dönem başlıyor.
Yemin töreninde tanık olduğumuz tablo ve ABD'de giderek sıklaşan protestolar bir taraftan da, korkunun gittikçe artan ölçüde insanların birbirlerine ve dünyaya dair algı ve anlayışlarını şekillendiren ana etken haline geldiği "kavgalı bir ev" görüntüsü sunuyor. Söz konusu korku faktörü, başkanlık seçimi kampanyalarında temel bir mesele özelliği kazandı. Seçim gecesi tehdit algısı o kadar belirgindi ki, seçimleri takiben ortaya çıkan tablo sadece kaybetmenin yarattığı hayal kırıklığını ve acıyı değil, insanların yaşam tarzlarına yönelik bir tehdit olarak gördükleri sonuçtan kaynaklanan korkularını da yansıttı. Öte yandan seçimin galipleri, başkalarına dair korkuları seçimlerde sandığa gitmelerini sağlayan en önemli etkenlerden biri olarak görüyordu.
Yemin töreni ve tören sonrasında yaşananlar, Amerikan toplumunda giderek büyüyen ve önümüzdeki dört yıl boyunca siyasette ve kamusal alandaki tartışmaların üslubuna yansıyabilecek olan çatlağı ortaya koydu. Amerikan toplumunda bir kargaşa olduğu ve ABD halkının bölündüğü görüşü sıklıkla dile getiriliyor. Ancak sıkça dillendirilen bu görüş son dört yılda daha da belirgin hale geldi. Bunun ilk işareti, Demokratların yönetimindeki Beyaz Saray ile Cumhuriyetçilerin egemenliğindeki Kongre arasında iyice büyüyen uçurum ve aradaki uzlaşmazlığın giderilememesi nedeniyle federal hükümetin kepenk kapatması oldu. Son seçim döneminde, bu kutuplaşmanın toplumsal yansımalarını daha fazla görmeye başladık. Önümüzdeki dört yılda kontrol altına alınmadığı takdirde, bu kutuplaşma ülkeyi istikrarsızlaştırabilecek ve Trump yönetiminin iyileştirmek için can attığı ekonomiyi sekteye uğratabilecek farklı toplumsal hareketlere ve örgütlenmelere zemin hazırlar.
Amerikalılar bunu önlemek için çok çalışmalı, korku faktörünü saf dışı etmeli ve seçim kampanyası sırasında güçlenen önyargıları ve basmakalıp görüşleri ortadan kaldırmalı. Bütün farklılıklar tehdit olarak algılanırsa, ülkenin emniyet ve asayişine yönelik hakiki tehditlerle mücadele etmek zorlaşır. Ayrıca, toplumun önemli bir bölümü ayrımcılığa uğradığını ve çoğunluk tarafından hoş karşılanmadığını hissederse, ülkenin toplumsal dokusu tehlikeye düşer. Trump'ın yemin törenindeki konuşmasında halka ve iktidarı halka geri vermeye sürekli vurgu yapması, toplumun değişik kesimlerince farklı biçimde algılanabilir. Trump bundan sonra uygulayacağı politikalarla iktidarı halka geri vermekle neyi kastettiğini açıklığa kavuşturmalı.
Tabii bu arada, bu kritik dönemde çeşitli kurumlar arasındaki farklılıklar da dikkate alınmalı. Devletin değişik kurumları arasındaki kavgalara ilişkin haberler, toplumdaki çatlağın kurumlara da yansımasına yol açabilir. Başkanı Trump'ın görevi devraldıktan sonra ilk ziyareti CIA'ye yapma kararının ardında, Beyaz Saray'daki görevi süresince fazlasıyla bel bağlayacağı bürokrasiyle olan ilişkilerini düzeltme niyeti yatıyordu. Trump büyük ihtimalle görevdeki ilk aylarında zamanının çoğunu, hem farklı devlet kurumları hem de bu kurumlar ile Beyaz Saray arasındaki güveni tesis etmeye ayıracak.
Başkan Trump yemin törenindeki konuşmasında birçok kez, Amerikan halkının rüyasından söz etti. Mesela şunları söyledi: "İstihdamı geri getireceğiz. Sınırlarımızı geri getireceğiz. Zenginliğimizi geri getireceğiz. Hayallerimizi geri getireceğiz." Trump ayrıca, "İster Detroit'in varoşlarında ister Nebraska'nın rüzgârlı ovalarında doğmuş olsun tüm çocuklar geceleri aynı gökyüzüne bakar, kalplerinde aynı hayaller yatar ve aynı Yüce Yaradan'ın lütfettiği yaşam enerjisi ile dolar" diyerek, bu "hayalin" birleştirici özelliğini ortaya koydu. Bu sözler, Trump'ın Amerikan toplumunu birleştirmek için "Amerikan rüyasından" yararlanacağını gösterdi. Trump'ın kampanya sırasında üzerinde durduğu ve yemin töreni konuşmasında da vurguladığı "Amerika'yı Yeniden Büyük Yapalım" vaadi muhtemelen, "Amerikan rüyası" ile birlikte başkanlık döneminin en belirleyici öğesi olacak. "Amerikan rüyasının" ne olduğu ve Amerika'yı yeniden büyük yapmakla ne kastedildiği, önümüzdeki birkaç yılın en önemli tartışma konusunu oluşturacak. Bu tartışmanın sonucu, Trump'ın başkanlık döneminin gidişatını ve Amerika'nın kimliğini belirleyecek.