Türkiye'nin hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağını düşürmesinin ardından Ankara ile Moskova arasında patlak veren kriz, kritik bir aşamaya girmek üzere. Türk makamlarının krizi yatıştırma ve iki ülke arasındaki tartışmayı diyalog ve müzakereler yoluyla soğutup bir çözüme kavuşturma çabalarına rağmen, Rusya'nın tepkisi ilişkilerin uzun vadedeki gidişatını etkiliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geleneksel yılsonu basın toplantısında yaptığı açıklamalar, krizde önemli bir dönüm noktası teşkil edebilirdi.
Uçağın düşürülmesinden bu yana Türk kamuoyu Rus medyasının ve hükümetinin Türkiye ile ilgili saldırgan söylemlerinin gittikçe sertleşmesine tanık oldu. Türkiye'ye yönelik başlangıçtaki eleştiriler, komplo teorilerine ve hakaretlere dönüştü. Rus hükümetinin aldığı ekonomik önlemler ve Rus savaş gemilerinin kışkırtıcı davranışları, sorunu çok daha zor bir noktaya getirdi. Kremlin'in halkla ilişkiler atağında düşürülen uçak konusu neredeyse unutulurken, Rus hükümetinin Türkiye'yi terör örgütlerini desteklemekle suçlaması esas konu haline geldi. Rus hükümet yetkililerince sunulan kanıtların büyük bölümü, açık kaynaklardan elde edilen bilgileri kullanan uzmanlar tarafından çürütüldü. Ama yine de, bu söylemin sürekli tekrarlanmasının Türkiye'nin dünyadaki imajına zarar verdiği düşünülüyor.
Basında çıkan bazı haberlere göre, Rusya'nın Suriye'de düzenlediği operasyonların yüzde 90'ı DAEŞ'ten ziyade Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın rejimine karşı savaşan ılımlı muhalifleri hedef alıyor. Putin olayın ardından, Rusya'nın DAEŞ'le mücadelesinde "sırtından hançerlendiğini" söyledi.
Rusya Suriye'de Türkiye'ye karşı operasyonlara başladıktan sonra, hava saldırılarını yoğunlaştırıp bu ülkeye S-400 hava savunma sistemi yerleştirerek askeri faaliyetlerini iyice artırdı. Rusya savaş uçağının düşürülmesi sebebiyle uluslararası toplumun gittikçe yoğunlaşan bu askeri faaliyetlere bir şekilde sessiz kalmasını bekliyor. Her ne kadar medyada çıkan haberler Rusya'nın Suriye'deki savaşa askeri müdahalesi sonrasında Esad rejiminin toprak kazancının sınırlı kaldığını gösterse de, şu aşamada bunun Rus hükümetinin görüşünü değiştirmediği görülüyor.
Bu durumda, krizin bir sonraki aşaması ne olabilir? Rus hükümetinin ülke içinde kamuoyu desteğini artırmak ve Suriye'deki askeri müdahalesini genişletmek için krizi istismar ettiği anlaşılıyor. Rusya şu ana dek, Türk makamlarından gelen diyalog ve müzakere çağrılarını geri çevirdi. Fakat dikkatleri başka yere çekmeye yönelik bu tür politikalar genelde, kamuoyunun hükümet politikalarına verdiği destekte ancak kısa süreli bir artış sağlayabilir. Uzun vadede ise, geçmişteki hükümet destekli milliyetçilik dış gelişmeler ve ülkenin güvenlik bürokrasisi nedeniyle beklentileri karşılayamayınca, bu politikalar bumerang etkisi yaratabilir. Buna ek olarak, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkinin en önemli boyutunun ekonomik ve sosyal bağlar olduğu düşünüldüğünde, bu kriz uzun vadede her iki ülke için bir kaybet-kaybet durumu yaratabilir. Rusya'nın saldırgan söylemlerinin ve ekonomik yaptırımlarının maliyeti iki ülke için de çok yüksek olabilir. Bu tür krizlerin uzaması genellikle, olumsuz duyguların iyice pekişmesine yol açarak karar alıcılar arasındaki diyalog olasılığını daha da zorlaştırır. Bu yüzden, politika oluşturucular krizi henüz bu ilk safhasında daha da şiddetlendirmek yerine, krizin uzun dönemli etkilerini dikkate alarak maliyeti iyice artmadan önce bir çözüm yolu bulmalı.