Dünya basının son günlerdeki en yoğun gündemlerinden biri de Irak.
Geçtiğimiz günlerde, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in Irak Başbakanı Maliki'yi arayıp Irak ve Suriye'de çeşitli operasyonlarla beraber adı anılmaya başlayan El Kaide ve Irak-Şam İslam Devleti (İŞİD) ile ilgili görüştüğü söylendi. Beyaz Saray da görüşmeyi ve mahiyetini doğruladı. Öte yandan Anbar ve Felluce gibi şehirlerde Iraklı yerel güçlerle İŞİD güçleri arasında çatışmaların devam ettiği de bildiriliyor. ABD en büyük önceliğinin "El Kaide'yi yok etmek" olduğunu söylüyor. Tabii kimse sormuyor "Bu El Kaide'yi kim yarattı ki de siz yok edeceksiniz?" diye...
Maliki de bir yandan El Kaide üzerinde dururak şu veya bu şekilde hem dikkat çekmeyi hem de destek toplamayı, hem ABD'yi hem İran'ı memnun etmeyi hedefliyor. Ama işin dile getirilen kısmının ötesinde anlamları var gibi geliyor. ABD, Irak'ı 2003'te işgal etti. Irak'ta otoritenin bugünkünden çok daha zayif olduğu dönemler de oldu. Eğer terör ve terör örgütleri bu boşluktan faydalanıyorsa idi neden 2003'ten bu yana Irak'ta benzeri bir yapılanmayı hiç duymadık da Suriye'de olaylar iyice çığrından çıkınca, ABD ile İran konuşmaya başlayınca duyar olduk? Aceba, Irak'ta El Kaide ya da İŞİD'in yaptığı/yapacağı operasyonlar İran'a ya da Suriye'deki İran ve Hizbullah gücüne ve/veya Bağdat'taki Maliki'ye ve ABD'ye ne kazandırır? Ya da neden ve kimin salık vermesi ile Suriye'de içşavaş başladığında Esad, hapishanelerindeki El Kaide'cileri salıvermişti? Tesadüf o ya, Suriye'de Esad'ın hapishanelerdeki El Kaide'cileri salıverdiğinin konuşulduğu günlerde Irak'ta Ebu Gureyb ve Felluce hapishanelerindeki El Kaidecilerin de firar ettiği söylenmişti! Nasıl oldu bu iş? Bu bir güvenlik zaafı mı idi yoksa planlı bir stratejinin önayağı mı? 10 senedir hapishanelerdeki "El Kaideci" olduğu söylenen insanlar Irak ve Suriye'de nasıl oldu da aynı zamanlarda firar ettiler/ettirildiler? Bu akıl karmaşasından belli ki hem Maliki'nin hem de ABD'nin menfaatleri var. Ama en büyük pay İran ve ABD'nin olacak gibi. Bu iş çok daha geniş, bölgesel bir operasyonun parçası!
ABD "En büyük düşmanım El Kaide" diyor! Pekii bütün İslam Dünyası içinde El Kaide'yi "En büyük düşmanım" diye niteleyebilecek olan ilk aktör kim? Filhakika İran! İran için eğer mevzu El Kaide ise emin olun, İsrail ehven-i şer'dir. Dolayısıyla ABD'nin bütün İslam Dünyası'nda El Kaide ile ilgili ortak hareket edebileceği ilk aktör İran'dır! Ortak en büyük düşman: El Kaide.
İran'ın bölgesel nüfuzunu daha da artırabilmesi için hayati olan iki atlama taşı var: Irak ve Afganistan. Şii İran'ın buralarda gardını alması ve güçlenmesi icin Sünni El Kaide'nin zayıflatılması gerek! Bakın yine şu tesadüfe ki ABD'nin Ortadoğu'da attığı her adım, yaptığı her hamle şu veya bu şekilde İran'a yarıyor. Melik Abdullah tehditler savurmaya devam etsin! Bir de birkaç yıl sonra bakmışsınız ki Ortadoğu'nun her yerinde El Kaide operasyonlar yapıyor, ABD El Kaide ile savaşıyor. ABD terörle mücadele ederken İran da tabii olarak ona yardımcı oluyor. Bir de bakmışsınız ki Batı kamuoyunda İran'ın adı "istikrarsızlık kaynağı" olmaktan terörle mücadelede "bölgesel en büyük müttefikimiz" olmaya dönüşüvermiş! Bu arada maalesef umalım ki bütün bunlar olurken Suriye'de de Nusayri rejim hala yerinde duruyor olsun.
20. yüzyılın en başarılı araştırmacı gazetecilerinden Bob Woodward'ın "Veil :The Secret Wars of the CIA 1981-1987" (Peçe: CIA'in Gizli Savaşları) adlı bir eseri vardır. Woodward bu eserinde CIA'in 1981-1987 arasında karıştığı akıl almaz işleri anlatır. Mesela ABD'de Kasım 1980 seçimlerinde CIA'in Demokrat Başkan Carter'ın kaybedip Cumhuriyetçi Reagen'in kazanması için Tahran'daki mollarla Mossad aracılığı ile Madrid'de pazarlık yaptığını, CIA'in Amerikalı rehinelerin Carter görevde iken salıverilmesini engellediğini, Rehineler Krizi kullanılarak ABD kamuoyunda Carter aleyhinde büyük bir kampanya başlatılıp Carter'ın devrildiğini, CIA adına Madrid'de pazarlıkları yapan William Casey'in Reagan başkan olu olmaz CIA Başkanı yapıldığını yazar. Hatta Tahran'daki Amerikan rehineler seçim günü Carter'ın seçimi kaybedip Reagan'ın kazandığı açıklandıktan 20 dakika sonra serbest bırakıldılar! 1980-1988 Irak-İran Savaşı'nda ABD ve müttefikleri Saddam Hüseyin'i güçlü bir şekilde desteklediler. ABD Yönetimi Irak'ı desteklerken, ABD'nin görünürde resmi düşmanı, tanımadığı, diplomatik hiç bir ilişkisi olmayan ve ambargo uyguladığı İran'a, CIA, İsrail üzerinden gizlice silah satmıştı. Bu silah satışından elde edilen gelirleri de CIA, İsrail üzerinden Nikaragua'daki sağcı gerillalara, iktidardaki sol hükümeti darbe ile devirmeleri için aktarmıştı. Olay Kasım 1986'da patlak veren İrangate(Contra) Skandalı ile ortaya çıkmış, bütün dünya şok olmuştu.
Ama Veil'de Woodward'ın anlattığı, belgeledeği bir ilişki var ki Soğuk Savaş'ın tasfiyesinden Irak-Afganistan Savaşları'na, bugünkü yaşadığımız Ortadoğu'ya kadar birçok olaylar zincirine ışık tutuyor. O da CIA'in El Kaide ile olan derin, eski ve gizli ilişkileri...
1979-1989'da Rusya'nın Afganistan'ı işgali esnasında CIA, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'da bozguna uğraması için Afganistan'daki yerel milisleri, en çok da El Kaide'yi ciddi bir şekilde destekledi. Çok büyük paralar ve silahlar verdi. Usame Bin Ladin denilen figür tarih sahnesindeki yerini başlangıçta ABD'nin güçlü bir müttefiki olarak Afganistan'ı Rus işgali esnasında aldı. ABD bu uğurda Suudi Arabistan ve Pakistan gibi müttefiklerini de teşvik etti. Woodward, CIA'in o dönemde El Kaide ile olan ilişkilerini bütün detayları ile izah eder. Usame bin Ladın ve El Kaide'nin CIA ürünü mallar olduğunu mealen söyler.
1979-1989 yılları arasında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali esnasında The Washington Post muhabiri olarak Afgnistan'da uzun yıllar bulunan Steve Coll da "Ghost Wars: The Secret History of the CIA, Afghanistan, and bin Laden, from the Soviet Invasion to September 10, 2001" (Hayalet Savaşlar: Sovyet İşgali'nden 11 Eylül'e CIA'in Gizli Tarihi, Bin Ladin ve El Kaide) adlı ibretlik eserinde birçok karanlık noktaya ışık tutmaktadır. Coll, bütün belge ve delilleri ile yine o dönem CIA Başkanı olan William Casey'in ve uzun yıllar sonra CIA Başkanı olacak olan George Tenet'in (1997-2004) Afganistan'ı işgal eden Sovyetler Birliği'ni Afganistan'da batirmak için Taliban ve Usame Bin Ladin'e para ve silah yardımında bulunduklarını, Afgan gerillaları CIA önderliğinde Suudi ve Pakistan istihbaratlarının eğittiğini, çok uzun yıllar sonra CIA'in 11 Eylül Saldırıları'nın faili ilan edeceği El Kaide ve Usame Bin Ladin'in o dönemde yine aynı CIA tarafindan sahneye sürüldüklerini anlatır.
Sahi Joe Biden, El Kaide ile ilgili neden Maliki'yi aramış ki? William Casey öldü ama hiç değilse George Tenet hayatta, o daha iyi biliyordur!
bahaerbas@fas.harvard.edu