II. Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle 1950-60'lardan itibaren, yüzyıllardır Avrupalı Büyük Güçler'in kurduğu sömürü-müstemleke düzeni içindeki birçok Afrika ülkesi bağımsızlıklarını kazandılar. Son 20-30 yıldır iktisat tarihçileri, antropologlar ve sosyologlar doğal kaynakları yönü ile dünyanın en zengin bölgesi olduğu savı ortada dolaşan bir kıtanın neden dünyanın en yoksul ve çaresiz yeri olduğu üzerinde hep araştırmalar yaptılar. Harvard Üniversitesi'nden Prof. Niall Ferguson, İngiliz İmparatorluğu'nun yükseliş ve çöküşünü muhteşem bir şekilde anlattığı Empire adlı eserinin girişinde Avrupalı güçlerin Afrika kıtasından sömürge döneminde 777 trilyon dolarlık maddi varlık edindiklerini kendine özgü üslubuyla anlatıyor. Heralde son yıllarda bu konu ile ilgili yayınlanan en muhteşem iki eser de; Greg Mills'in "Why Africa is Poor" ve New York Times Bestseller'e de girmeyi başaran, Niall Ferguson'un önsözünü yazdığı Dambisa Moyo'nun "Dead Aid" adlı çalışmalarıdır.
Council on Foreign Relations'in yayımladığı Foreign Affairs dergisinin son (Eylül-Ekim) sayısında Afrika'da son yıllarda ortaya çıkarılan muazzam petrol-doğal gaz rezervleri üzerine Larry Diamond ve Jack Mosbacher'in önemli bir çalışma vardı. (Petroleum to the People). Stanford Üniversitesi hocalarından Larry Diamond, Demokrasi ve İnsan Hakları konularında ciddi çalışmaları olan-bazı önemli eserleri Türkçe'ye de çevrildi- ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra kurulan Geçici Irak Hükümeti'ne de bu konularla ilgili danışmanlık yapmış, George Soros'un National Endowment Democracy adlı kuruluşundan da tanıdığımız bir isim.
Makalede, son yıllarda yapılan petrol-doğalgaz arama çalışmalarından yola çıkarak yapılan tahmin-hesaplamalara göre önümüzdeki yıllarda Etiyopya, Kenya, Malavi, Tanzanya, Uganda, Gambia, Gana, Sierre Leone, Senegal gibi yoksul Afrika ülkelerine petrol ve doğalgazdan trilyonlarca dolar para akacağı vurgulanıyor ama daha da önemlisi geçmişte ve bugün hala çok büyük enerji rezervleri üzerinde olan ve yıllardır bunu dünya piyasalarına satan ama hala yoksullukla boğuşan Sudan, Angola, Çad, Gabon gibi ülkeleri de ibret olarak sunuyor. Diamond ve Mosbacher Kalkınma modelleri incelendiğinde dünyada geçtiğimiz 50 yılda şöyle genel bir durum oluştuğunu ifade ediyorlar: Petrol zengini ülkeler, kalkınma, iktisadi refah, yoksullukla mücadele, yolsuzluk, demokrasi, insan hakları gibi konularda çoğunlukla iyi bir sınav vermediler. Bu hem Ortadoğu'daki hem de Afrika'daki petrol-doğalgaz zengini ülkeler için böyle.
1995'ten bu yana günlük ortalama 400 bin varil petrol ihraç eden ve kişi başına düşen gelir ortalaması İngiltere, Fransa ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin üzerinde olan Ekvator Ginesi'nde nüfusun yüzde 75'i günlük 2 doların altında yaşam sürüyor. Petrol gelirleri artan ve ihracatını tamamen petrol ürünleri üzerine kuran ülkelerde bir anda petrolden gelen aşırı para girişi ile likidite bolluğunun enflasyonu hızla artırdığı, çok büyük yolsuzlukları ve kamu israfını beraberinde getirdiği, kamu kaynaklarının iktisadi olarak uygun noktalara, yatırım ve kalkanmaya aktarılmadığı bunun da zaten petrolden nasibi olmayan halkları tabii olarak daha da menfi etkilediği, büyük bir sosyo-ekonomik kargaşa ve düzensizlik yarattığı, enerji kaynaklarının maalesef üretim-kalkınma odaklı şimdiye kadar ki tecrübelerde kullanılamadığını önemli örnekleri ile anlatılıyor. Akacak petrolün Etiyopya, Gambia, Tanzanya, Uganda gibi ülkelerdeki otoriter rejimlerin köklerini ihtimal daha da salmalarına sebep olacağı, Kenya, Liberya, Senegal, Sierre Lone gibi iç kargaşa ve isyanlarla uğraşan ülkelerde ise kurumların çok kolay bir şekilde yıkılabileceği ifade diliyor. Angola, Ekvator Ginesi, Nijerya, Sudan gibi uzun yıllardır petrolden önemli gelirler elde eden enerji zengini ülkelerin dünya yoksulluk ve yolsuzluk sıralamalarında en baş sıralarda yer almasını hazin bir şekilde vurguluyor.
Makalede tahmini olarak önümüzdeki 10 yılda 12 Afrika Ülkesi'nin 25 milyar varil petrolü dünya piyasalarına ihraç edeceği bunun 1 milyar Afrika insanına dahi sosyal bir refah getirmeye yeteceği ifade ediliyor. 2008'den bu yana ispatlanmış rezervler itibarıyla; 3,5 milyar varil Uganda'da, 3 milyar varil Kenya'da, 3 milyar varil Tanzanya'da, 4 milyar varil Sao Tome Principe'de, 2 milyar varil Gana'da, Senegal ve Liberya'da 1,5'ar milyar varil ve Etiyopya'da yarım milyar varil kesin ispatlanmış petrol rezervi bulundu. İspatlanmış olan bu rezervin bugünkü yaklaşık ekonomik değeri 3 trilyon doları aşıyor. 2011 itibariyla bu ülkelerin toplam GSMH'lalarının 181 milyar doları ancak bulabildiği, 181 milyar dolar büyüklükteki 8 ülke ekonomisine önümüzdeki 30-50 yılda en az 3 trilyon dolar para girişi yaşanacağını düşündüğümüzde petrolün muazzam ekonomik etkisi ortaya çıkar. Bugün bu ülkeler ortalama olarak elde ettikleri her 1 dolarlık vergi geliri karşılığında 1.5 dolar dış yardım almakta. Kamu toplam gelirlerinin en az yüzde 25'inin gelişmiş dünyadan gelen insani yardımlardan oluştuğu, bu oranın Etiyopya, Malavi, Liberya, Uganda, Sierre Lone gibi ülkelerde yüzde 50'nin üzerine çıktığı düşünüldüğünde durumun hem bugünkü hazin öyküsü hem de eğer doğru şekilde yönetilebilirse petrolün gelecekte yaratması muhtemel ekonomik mucize ve refah, iktisat tarihçileri için gelecekte çok büyük bir inceleme sahası yaratabilir...
bahaerbas@fas.harvard.edu