Güney Kıbrıs'ın içinde bulunduğu ekonomik kriz durumu, sadece ekonomik olmanın ötesinde politik unsurlar ve güç mücadelesine dair kodlar da içeriyor. 2008'den bu yana Avrupa'da etkisini gösteren krizin, sadece ekonomik değil belki daha fazla jeopolitik ve siyasi sonuçlar doğuracağı aşikar. Krizin sonunda Avrupa'nın hem kendi içinde hem de dünyadaki diğer büyük güçlerle olan ilişki, ittifak ve tehdit algısının değişmesi muhtemeldir. Güney Kıbrıs da bu süreçten azade değil hatta şu günlerde AB'nin gündeminde en üst sırada yer alıyor. Doğu Akdeniz'deki hassas konumu, son dönemde ortaya çıkan ada etrafındaki büyük doğalgaz rezervlerinin geleceği ve paylaşımı, Rusya ile Soğuk Savaş'tan bu yana süregelen stratejik ilişkileri sebebiyle ayrıca önem arz ediyor.
Güney Kıbrıs bugün içinde bulunduğu derin krizi AB'nin ve IMF'in ekonomik yardımlarıyla aşmaya çalışıyor, ama geleceği hala karanlık. Güney Kıbrıs'taki Rus mevduatları ile ilgili ortaya çıkan son kriz, Rusya ile Almanya'nın Avrupa'nın geleceğine dair birçok konuda anlaşmış görünmelerine rağmen hala bazı hususlarda güç mücadelesinin devam ettiğini gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde Almanya ziyaretinde bulunan Rusya Devlet Başkanı Putin, Güney Kıbrıs'ta yaşanan mali krizin Batılı finans kurumlarının ne kadar güvenilmez olduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade ederek Almanya özelinde Avrupa'yı eleştirdi. Soğuk Savaş yıllarından bu yana Rus sermayesi için vergi cenneti olan Güney Kıbrıs, şimdiye kadar bu durumu devam ettirdi ama Rusya ile Rumlar arasındaki bu ilişkinin Avrupa'da bazı güç odaklarını rahatsız etmeye başladığı anlaşılıyor. Birkaç gün evvel de Alman Munchener Zeitung gazetesi, Güney Kıbrıs bankalarındaki Rus mevduatlarının garantisi üzerine, Rusya'nın tehditleri karşısında Rumlar'ın direnemeyip gizli anlaşma imzaladıklarını iddia etti. Aslında Güney Kıbrıs, içinde bulunduğu ekonomik darboğazın getirdiği acziyetle Almanya ile Rusya arasındaki hesapların altında eziliyor. Buna bir de İsrail'in Doğu Akdeniz'de Rumlar'ı kullanmak istemesi, ya da Fransa'nın da Doğu Akdeniz'deki doğalgazdan pay almak istemesi eklenince işler daha bir karmaşık hal alıyor.
Güney Kıbrıs, başlangıçta içinde bulunduğu ekonomik krizi, enerji kartını kullanıp büyük güçler arasında rekabetten faydalanarak aşmaya çalıştı. Bununla ilgili önce Rusya'ya sonra da İsrail'e yaklaştı. Bu konu ile ilgili Rusya, İsrail, hata Almanya ve Fransa ile ikili müzakereleri hem resmi hem gizli sürdürdü. Rumlar'ın Rusya ile başlangıçta yola çıkma iradesi göstermeleri Almanya'da rahatsızlık sebebi oldu, böylelikle Güney Kıbrıs istediği taviz ve sonuçları elde edemedi. Ardından Rumlar İsrail'e yaklaştılar. Netenyahu Şubat 2012'de G.Kıbrıs'ı ziyaret eden ilk İsrail Başbakanı oldu. Rum Enerji Bakanı, İsrailli mevkidaşı ile uzun müzakereler yaptı ve açıklamasında İsrail ile ortak kurmayı planladıkları ama nihai kararın verilmediği doğalgaz işleme tesisinin projeye göre 2019-2020'de faaliyete geçirmek istediklerini ve proje maliyetinin 10 milyar euro'yu bulacağını, çıkacak gazın Güney Kıbrıs üzerinden Avrupa'ya gönderilmesinin planlandığını belirtti. Ama proje maliyeti olan 10 milyar euronun nasıl ve nereden temin edileceğine dair herhangi bir bilgi yok. Güney Kıbrıs üzerinde bütün bu hesaplar dönerken Mısır, G. Kıbrıs ile imzaladığı münhasır ekonomik alan anlaşmasını iptal etti.
Görünen o ki, kısa vadede AB ve IMF Rumları kurtaracak ama uzun vadede tekrar nüks edecek krizin de mevcut politikalar ile temelleri atılacak...
bahaerbas@fas.harvard.edu