Kafkasya'daki siyasi gelişmeler sadece Rusya-Gürcistan, Gürcistan-Abhazya ve Osetya, Azerbaycan-Ermenistan, Türkiye-Ermenistan sorunları gibi yansıtılmaktadır. Fakat bütün bu sorunların temelinde, Kafkasya'nın bağımsız bir bölge olmayışı, tarih boyunca Türk-Rus ve Fars imparatorlukları arasında tampon bölge oluşu ve Soğuk Savaş'tan sonra ABD ve NATO'nun bölge ile ilgili niyetleri ve Rusya'nın bu durum karşısındaki tutumu yatar.
Önceki yazılarda da arz ettiğimiz üzere dün ve bugün Kafkasların önemi Rusya için değişmemiştir. Ama bu ABD için böyle görünmemektedir. Kuzey Kafkasya'daki Müslüman halkların verdiği özgürlük mücadelesinin, 160'a yakın etnik grubun ve 89 özerk cumhuriyet, bölge ve siyasi birimin bulunduğu Rusya Federasyonu'nu yangına çevirecek bir kıvılcım olmasından korkan Kremlin, bölgenin üzerine titriyor. Bölgenin çok etnikli ve inançlı yapısının bütün Rusya'yı etkileyip ayrışmaya sebep olabileceğini düşünen Moskova yönetimi, bölge ile ilgili oluşturduğu politikalarının yönünü bu ana tehdide yönelik tayin etmektedir.
NATO'nun Karadeniz'de Bulgaristan ve Romanya'yı bünyesine katması ve Rusya'nın bütün tehditlerine rağmen sonraki ilk hedefinin Ukrayna ve Gürcistan olduğunu belirtmesi, Karadeniz-Kafkasya Hattı'nın o tarihten sonra hızlı bir şekilde evrilmesine sebep oldu. Nisan 2008 NATO Zirvesi'nde Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO'ya alınmak isteğinin ilan edilmesinin hemen ardından 8 Ağustos 2008'de Rusya-Gürcistan Savaşı patlak verdi.
Ağustos 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı'ndan sonra Gürcistan 3'e bölündü. Savaşın hemen akabinde Gürcistan, BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu)'den ayrıldı.Fakat ABD olaylar karşısında Gürcistan'da dahil bölgedeki müttefiklerinin kendisinden beklediği çaba ve tavrı sergileyemedi. Gürcistan'ın içinden 3 ayrı devlet doğdu; Abhazya, Güney Osetya ve Gürcistan. Abhazya ve Güney Osetya'yı Rusya hemen tanıdı ve başka dünya devletlerine de tanıtmak için yoğun lobi faaliyetlerinde bulundu. Venezüella ve Nikaragua,R usya ile olan ilişkileri dolayısıyla Abhazya'yı tanıdılar. Geçmişte para karşılığı Tayvan'ı tanıyan dünyanın en küçük ada devleti olduğu söylenen ve nüfusu sadece 9.000 olan Nauru, Rusya'dan aldığı 50 milyon dolarlık insani yardımdan sonra 2009 yılında Abhazya'yı tanıdı. Hatta o dönemde 'Nauru Formülü'nün KKTC için de kullanılması gerektiği Türkiye'de konuşuldu. Daha önce para karşılığı Tayvan'ı tanıyan Nauru, 2002 yılında Çinliler daha fazla para verince Tayvan'ı tanıma kararını geri çekti. Nauru'nun 2005 yılında Tayvan'ı tekrar tanımasının ise Tayvan'dan aldığı 2. ödeme ile gerçekleştiği uluslararası kamuoyunda konuşuldu.
Kremlin, Gürcistan hadisesine sadece Kafkaslar açısından bakmamakta bölgede oluşacak dengeleri, Karadeniz-Hazar-Orta Asya Hattını derinden etkileyebilecek potansiyelde görmektedir
Fakat acaba Kafkaslar, küresel dengelerde geçen her gün yeni aktörler ve fili durumlar ortaya çıkarırken, bugün hala ABD için geçmişte olduğu kadar önemli midir ya da önemli kalmalı mıdır?
ABD'nin sergilediği dış politik ataklar bunun böyle olmadığını gösteriyor. O ki öyle ise acaba hangi politik akıl ve tecrübe, Washington'un Kafkasya Politikası'nı ABD'deki birkaç lobinin iradesine teslim edip Azerbaycan'ı Rusya'nın geçen her gün daha da kucağına itmekte ve Rusya'nın bölgede giderek güçlenmesine hizmet etmektedir?
Meseleye Kremlin açısından bakınca, Abhazya ve Güney Osetya'nın Gürcistan'dan ayrılması bölgede ''Yeni Müttefikler'' yarattı. Hem Güney Kafkaslar'da hem de Karadeniz'de askeri gücünü pekiştirdi. Gürcistan'ın Karadeniz Sahilleri'nin büyük kısmının Abhazya'ya geçmesi Karadeniz'de Rusya uydusunda yeni bir aktör doğurdu.
Kafkaslar Rusya için sadece Karadeniz-Hazar Hattı ya da Orta Asya'da oluşan dengeler açısından değil Türkiye ile Türk Dünyası'nın geleceği açısından da ikamesi olmayacak stratejik bir karttır. Kafkasya, Rusya için Türkiye ile Türk Dünyası'nı ayıran jeopolitik bariyerdir. Bugün Türk-Rus ilişkilerinin iyi olması Rusya'nın uzun dönemli stratejik ana hedeflerinden biri olan; Türk bağlantısının kurulmasının engellenmesi amacından Rusya'yı vazgeçirmeyecektir ve bu hedef için de Rusya Kafkaslarda diğer bütün taraflar arasındaki çatışma ve gerginlikleri bazen kaşımak bazen de kullanmak isteyecektir. Rusya açısından bu durumun temini ise bölgedeki sorunların çözülmemesi merkezinde gerçekleşecektir.
Kafkaslarda mevcut olan Türkiye/Azerbaycan-Ermenistan sorunlarının çözümüne bu açıdan bakıldığında, sorunların çözümde Ermenistan tarafının tek başına bağımsız olarak irade kullanabileceği bir ortamın olmadığı görünmektedir.
Kafkasların güneyi eğer Rusya güç ekseninden Washington'a doğru kayarsa bugünkü şartlarda Washington'ın kazanacakları Kremlin'in kaybedeceklerinden mutlaka daha az olacaktır. Bu ise bütün Avrasya sathında Kremlin'i ABD'ye karşı daha da agresif bir tutuma sevk etmekten başka bir şeye yaramayabilir. Amerika ile Rusya arasında uzun vadede topuzu kayacak kantar, Avrasya'da Hindistan-Çin Hattı'nda meydana gelebilecek muhtemel senaryolar, hem Rusya açısından hem de ABD açısından soğuk sürprizler yaratabilir. Oluşması muhtemel yakınlaşma ve eksen kaymaları sadece Rusya'ya değil Rusya'dan daha fazla uzun vadede ABD'nin küresel çıkarlarına zarar verebilir.
Evet! Eğer ABD Kafkaslara yerleşebilirse bu belki Afganistan ve Orta Asya için stratejik bir bağlantı yaratabilir ya da enerji güzergahı üzerinde elini güçlendirebilir. Ama şu günlerde eğer ''Füze Kalkanı Projesi''nin uzun vadedeki gizli gündemi Çin ise ve bu sebepten 19-20 Kasım 2010 NATO Lizbon Zirvesi'nde Medvedev ''Füze Kalkanı konusunda NATO ile beraber çalışabiliriz'' gibi beklenmedik bir çıkış yapmış ise bu Çin'in, ABD ve Rusya İttifakı içerisinde eritilmesi için uzun vadeli bir stratejinin doğmakta olduğunun göstergesi olabilir. Dolayısıyla, ABD'nin Çin gibi hem kendi hem de dünyanın geleceği açısından çok önemli küresel bir aktör ile olan ilişkileri, dünyanın geleceği için bu kadar önemli iken bu durum kerhen de olsa gelecekte Kremlin'i, Washington için çok daha önemli kılabilir. Bu ise Washington açısından tarihsel olarak Kafkasları arka bahçesi olarak gören bir Kremlin ile Kafkaslarda karşılaşmayı ertelemeyi ya da Asya-Pasifik için Kafkasları küllî unutmayı beraberinde getirebilir. Bu küresel dengede ise, Kafkaslar ABD'nin pek de yaklaşamayacağı,yaklaşsa da kazanacaklarının kaybedeceklerini ikame edemeyeceği bir yer olacak demektir.
Kim bilir acaba Nicholas Spykman yaşasa idi ABD Başkanı'na ne öğüt verirdi?