Ülke için son yüzyılın belki de en önemli konusu olan milli birlik ve beraberlik projesinin artık son aşamasına gelmiş durumdayız. Her ne kadar farklı kesimlerden farklı yorumlara muhatap olsa da, barış süreci toplumun neredeyse tamamında kabul bulmuş ve geri dönülemez bir noktaya gelmiştir. Artık birilerinin şahsi yahut bağlantılı ihtiraslarına kurban edilemez. Normalleşen Türkiye, birilerinin son umut motivasyonuyla oluşturmaya çalıştığı suni gerginlik ve ayrışma girişimlerini halk nezdinde artık tarihin tozlu sayfalarına gömmüştür.
Yaşanan bu sürecin en önemli güvencesi ise 10 yıldan fazla bir süredir sayısız testlerden geçerek bu tarihi süreci samimiyetle ve kararlılıkla yöneten liderliktir. Türkiye'nin dört bir yanında yaşayan her kesim ve paydaşının ezici çoğunluğu tarafından teveccüh gösterilen, bu vesileyle her geçen seçimle birlikte toplumsal mutabakatın ciddi oranda konsolide olduğu bir tarihsel liderlikten bahsediyoruz. Dolayısıyla hangi şahıs ve kesim olursa olsun bu liderliği ve süreci ucuz şark kurnazı hinlikleriyle provoke etmeye çalışması en nazik tabiriyle ahmaklıktır.
Bu süreç ürettiği sayısız faydalarıyla insanlara neler olabileceğini birçok defa göstermiştir. Bunun en ciddi neticelerini ise bu dönemde ülkenin ve özellikle bölgenin ekonomik ve demokratik kazanımlarında görmek mümkün. Bu noktada sadece, ülkeye kazandırılan milyarlarca dolarlık yatırımlardan, üretilen milyonlarca istihdamdan, yahut yapılan ve yapılmakta olan sayısız kalkınma projesinden, insanların hayatını kolaylaştıran birçok yasal düzenlemeden ve uygulamalardan bahsetmiyoruz. Değerinin maddiyatla ölçülmesi mümkün olmayan, gönüllerde inşa edilmiş 1000 yıllık kardeşlik köprüsünün tekrardan tamiriyle oluşan 'Bir'likten de bahsediyoruz aynı zamanda.
Evet bu bir Türkiye projesidir. Ve 78 milyonun tamamını kuşatmaktadır. Doğusundan batısına kuzeyinden güneyine kadar tüm ülke buna gönülden inanmıştır. Bundan sonra artık yapılan menfi yorumların başta ve özellikle halk nezdinde hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmamıştır. Bu barışın siyasetinden ve ekonomisinden de yine en başta halk kazanacaktır. Birileri istese de istemese de...
Not: Bürokraside uzun yıllardır birilerinin aksine ülkenin ve milletin menfaatini her şeyin üstünde tutarak yoğun çaba harcamasına rağmen statükoyla mücadelede yorgun düşen bireyler şunu bilmelidir ki, Yeni Türkiye'de ümitvâr olmak için çok sebep olacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Nitekim ağırlıklı icra gündemini, 2006'daki Danıştay saldırısından beri neredeyse her yıl milli iradeye karşı yapılan farklı saldırı ve tehditlerle mücadele oluşturan siyasi iktidarın, bundan sonraki mesaisinin çoğunu artık sistemin ıslah ve ihyasına harcayacağını düşünüyoruz.