Bir varmış bir yokmuş. Bir ülke varmış ve o ülke bazen yokmuş bazen varmış. Tarih bu ya, o ülke yok olduğu dönemlerin sonuna gelip artık var olmaya başlamış. Var olmaya başladıkça da, bundan mutlu olan dostları olduğu gibi, rahatsız olan birileri de oluyormuş.
İşte Türkiye kendi var oluş mücadelesinde her geçen gün daha da güçlü ve stratejik hamleler yapıyor. Burada ekonomik anlamda atılan ve atılacak olan adımlar diğerlerine göre daha fazla ehemmiyet arz ediyor.
Haftaiçi hükümetin yeni ekonomik hedeflerini açıkladığı toplantı, kamuoyunda orta vadeli programa göre daha fazla ses getirdi.
Nitekim 2023 hedefleri ile daha uyumlu bir program olması, büyümeyi daha merkeze koyması hasebiyle bizce de olumlu karşılandı.
Özellikle; ithalata olan bağımlılığın azaltılması, teknoloji alanlarında ticarileştirme, kamu alımları yoluyla teknoloji geliştirme ve yerli üretime destek, enerji verimliliğinin geliştirilmesi ve yerli kaynaklara dayalı üretim, tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi ve sağlık sektöründe dönüşüm konuları daha çok öne çıkıyor...
Hükümet bu eylem planlarının bir temenni olmayacağını, bakanlıklar tarafından detaylı olarak çalışıldığını ve buna göre çalışmaların izleme komiteleri tarafından aylık olarak yakından takip edileceğini ifade ediyor. Aslında burada belki de en önemli nokta bu. Nitekim somut hedeflerin netice odaklı bir şekilde periyodik olarak daha sıkı takip edilecek olması büyük hedeflere ulaşmayı daha da kolaylaştıracaktır.
Birileri istese de istemese de Türkiye var olmaya, hem de her geçen gün daha da büyüyerek eskisinden daha da etkili bir şekilde 'var' olmaya devam edecek.
Not: Yabancı yayın organlarını uzun zamandır yakından takip etmeye çalışıyoruz. Ama yabancı medyanın son dönemdeki kadar Türkiye için kaygılandığına şahit olmamıştık.
Meğersem Türkiye'nin menfaatlerini ne kadar düşünür olmuşlar da haberimiz yokmuş. Tabii bu da bizi fazlasıyla güldürüyor. Demek ki inşa edilen binalar, alınan uçaklar, ortaya konulan yatırımlar gibi Türkiye'nin yaptığı birçok şey birilerini ciddi anlamda rahatsız ediyor.
Son 20 yıldaki tüm resmi görevleri boyunca devletin hiçbir konutunda kalmamış, 12 yıllık başbakanlığı döneminde Ankara'da orta sınıf bir apartmanda ikamet etmiş, devletin imkânlarını tarihteki siyasilerin hepsinden belki de daha az kullanmış birine makam mevki düşkünü eleştirileri yapmak gerçekten çok komik. 'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' denir ya, durum aslında tam öyle... Zaten öyle olduğu içindir ki, halk yurtiçindekilere prim vermediği gibi yurtdışındakileri de zerre kadar ciddiye almıyor artık. Ne diyelim, bunlar böyle olduğu sürece biz de daha çok gülmeye devam edeceğiz.