Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEKTEBİN ALAYLISI BERAT ALBAYRAK

Aktif kur politikası

Son günlerde bir kur kavgasıdır gidiyor. Cari açıkçılar bir yandan, fiyat istikrarcıları bir yandan, tasarrufçular öbür yandan herkes bir şeyler söyleyip duruyor. Herkesin kendine göre referans aldığı haklı verileri ve gerekçeleri olabilir. Ama ortada açık ve net olan bir şey varsa o da neticeleri itibariyle kurumlarımızın bugüne kadar uyguladığı kur politikasının yanlışlığıdır.
Maalesef bağımsız kurumlarımız 2002 sonrası dönemde kurun seyri noktasında bilinçli ya da bilinçsiz hep başarısız bir yol izlediler. 2002'de 1.60 düzeylerinde olan dolar kurunun 2013'e gelindiğinde 1.80 civarında olması aslında hikâyeyi özetliyor. Farklı değerleme ve hesaplamalara göre 2.50-3.00 civarında olması gereken kurun son 10 yıldaki seyri aslında çok şey anlatıyor.
Kurumların, enflasyonla ilişkili bir şekilde doğru okunmayan ve değerli tutulmaya çalışılan TL politikasının artılarını eksilerini doğru analiz etmesi artık kaçınılmazdır. Bu bağlamda periyodik olarak aşırı sıkışan pariteyi sert müdahalelerle dizginlemeye çalışmanın ekonomimize ne derece olumsuz etkileri olduğuna birçok kez şahit olduk. Cari açık ve tasarruf eksiği konularının ana unsurlarından biri olan aşırı değerleme hususunun dinamik bir politikayla takibi gerekmektedir.
Çünkü bunu yapmayıp sıcak para politikası üzerine inşa ettiğiniz hiçbir siyaset başarılı olamaz. Halbuki her zaman dediğimiz gibi, Türkiye reel ekonomi merkezli büyümektedir. Stratejilerini de bu temeller üzerine inşa etmelidir. Dolayısıyla kur politikası da bu çerçevede ele alınmalıdır. Rekabetçi kur politikası denkleminde belki de son yüzyılın en başarılı örneklerinden birini, özellikle 2004 sonrası ABD'de Greenspan'in ortaya koyduğu uygulamalarda ve bunun neticelerinde görmek mümkün. Global krizin etkilerini ve oluşturabileceği hasarları, hem ihracat hem turizm hem istihdam politikalarını stratejik bir şekilde destekleyici manevralarla minimum düzeye indirmekteki başarısının ana unsurlarından biri uyguladığı kur politikası olmuştur.
Kur ve faiz ilişkisini ülke ekonomisinin aleyhine işletip, resmi göremeyerek yönetenlerin bugüne kadar verdikleri hasar tahayyül edilenin çok çok üstündedir. Süreçleri, eskide kalmış bazı ekonomi kitaplarındaki teorilerin üç beş denklemiyle anlayıp yorumlamak artık yeni siyasi resim ve kur politikası çerçevesinde değerlendirilemez.
Aktif kur politikası uygulamak, değerleme ve buna bağlı süreçleri bu dengede yürütmek artık elzemdir. Türkiye'nin tasarruf, cari açık, ihracat, turizm, üretim ve istihdam gibi meselelerine ilaç olacak bir yol izlemek bu hassasiyetini anlamaktan geçmektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA