Paris'teki terör saldırılarını anlamak için Ortadoğu'yu iyi okumakta fayda var. 13 Kasım öncesi bölgede nasıl bir manzara vardı.
Paris'teki saldırılardan 24 saat önce Irak'ta DAEŞ'e büyük darbe vuruldu. Kuzey Irak'ta Sincar bölgesi ABD'nin desteğiyle Peşmerge tarafından DAEŞ'ten kurtarıldı.
Aynı gün ABD Suriye'de DAEŞ'in kalesi konumundaki Rakka'ya büyük bir operasyon yaptı, Pentagon o operasyonda Cihatçı John olarak tanınan teröristin öldürüldüğünü açıkladı.
DAEŞ, aldığı bu darbelere anında yanıt verdi. 12 Kasım'ın akşamında Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta Hizbullah kontrolündeki bölgede meydana gelen saldırılarda 43 kişi hayatını kaybetti.
Tüm bunların yaşandığı gün AB liderleri Malta'da toplandı, mülteci krizine çözüm için Türkiye'nin şartlarını masaya yatırdı. 3 milyar Euro'luk yardım paketi, yeni fasılların açılması ve vize muafiyeti konuları prensipte kabul edildi.
Bunlar Paris saldırılarından sadece 24 saat önce meydana gelen gelişmelerdi. Biraz daha geriye gidecek olursak son 1 aydır hem Suriye'de hem de Irak'ta DAEŞ'e karşı ciddi hamleler yapıldığını göreceğiz.
Örnek olarak neden Fransa sorusunda şu yanıtı verebiliyoruz. Fransa, ilk kez Ekim ayında Suriye'deki DAEŞ karşıtı operasyonlara katıldı. Ve 3 ayrı hava saldırısında DAEŞ'e büyük darbe vuruldu.
Fransızların DAEŞ konusunda daha önce adım atması bekleniyordu. Ancak Ocak ayındaki Çarli Hebdo saldırısından sonra bu hamle gelmedi.
Ta ki Rusya, Suriye'yi bombalamaya başlayınca Fransa da devreye girerek, meşru müdafaa hakkını kullanıp, Suriye'deki DAEŞ karşıtı operasyonlara katıldı.
Fransızlar, Rakka'yı vurmaya başlayınca DAEŞ, tehdit videosuyla Fransa'nın Başkenti Paris'te terör saldırıları gerçekleştireceğinin sinyalini verdi.
Burada Fransa'nın ciddi bir istihbarat açığı da ortaya çıkmış oldu. Tıpkı Çarli Hebdo saldırılarında olduğu gibi.
Son bir ay ve özellikle de son birkaç günün özetinde Suriye ve Irak'ta ABD'nin DAEŞ'e karşı vites yükselttiği ve buna Fransa'nın dahil olduğunu görüyoruz. Hemen sonrasında da DAEŞ, önce Beyrut ardından Paris'te kanlı saldırılarla karşılık veriyor.
Tabi bu süreci anlamaya çalışırken mülteci krizini de unutmamak gerek. Paris'teki saldırı 13 Kasım'da oluyor yani G20 Zirvesinden 2 gün önce.
Türkiye zirvenin ev sahibi, bu bir avantaj. Ayrıca 1 Kasım seçim zaferi ile Avrupa'nın mülteci krizinde Türkiye'den beklentileri de Ankara'nın bu zirvede elini güçlendiren diğer unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Çarli Hebdo sonrası Avrupa'da İslam karşıtlığı nasıl alevlenmişse, PEGİDA diye ırkçı bir örgüt nasıl bu kadar büyümüş ve destek görüşmüşse, Paris'teki bu saldırıların ardından da mülteci konusunda çok daha sert olunması kaçınılmazdır.
Avrupa şu ana kadar Türkiye'den yardım beklerken, üzerine düşen az da olsa mülteci gruplarını AB geneline dağıtmayı kabul ediyordu.
Ancak Paris'ten sonra Avrupa, kendi sınırlarına bir tek mülteci bile kabul etmeme konusunda ciddi bir ruhsat elde etmiş oldu.