15 yıl önce bir Yahudi Mescid-i Aksa'nın avlusuna girdiğinde intifada başlamıştı. Şu an ise Mescid-i Aksa resmen bölündü. Artık Müslümanların ilk kıblesi sadece Müslümanlara ait değil her gün sabahtan öğlene kadar Yahudilere tahsis ediliyor.
Bu durum sadece şu an için geçerli, bundan sonraki süreçte Mescid-i Aksa'nın yarısı sinagoga çevrilecek. Yani Aksa'daki işgal daha da beter hale gelecek.
Bu 3 aşamalı bir plan. Şu an için Zamansal Bölünme aşaması tamamlanmış durumda. İkinci aşamada mekânsal bölünme var son aşama ise yıkım.
Zamansal Bölünme nedir, yani Mescid-i Aksa'nın belli gün ve saatlerde Yahudilere tahsis edilmesi. Bugün Mescid-i Aksa'da bu durum resmen hayata geçirildi. Her gün sabah namazı sonrası saat 07.00 ile 11.30 arasında Mescid-i Aksa Yahudilere tahsis ediliyor. Öğle namazına doğru Yahudiler çıkıyor, Müslümanlar giriyor.
Mekansal Bölünmeye gelince, o da Mescid-i Aksa'nın ikiye bölünüp, yarısının cami diğer yarısının sinagog olarak kullanılması demek oluyor. Tıpkı El Halil kentindeki Hz. İbrahim Caminde olduğu gibi.
Son aşama ise yıkım, yani Mescid-i Aksa'nın yerle bir edilip, yerine Yahudi tapınağının inşa edilme süreci.
İsrail'in Aksa planı bu şekilde ilerliyor. Bu duruma tek başına direnenler ise bir avuç Filistinli.
Geçen Pazar gününden itibaren Yahudilerin Aksa baskınına tepki gösteren Filistinliler, haremüşerifi terk etmemiş sonrasında İsrail asker ve polisinin günler süren saldırıları gelmişti.
İsrail'e göre durum çok basit, "burası bizim de mabedimiz" diyorlar ve "ikiye bölelim, siz de kullanın, biz de kullanalım" dayatmasını sunuyorlar.
Oysa Mescid-i Aksa sadece ve sadece Müslümanların camisidir, bölünemez, Yahudilere ya da Hristiyanlara tahsis edilemez.
Çünkü Kuran-ı Kerim'de ayetle etrafının bereketli olduğu müjdelenmiş bir yerdir orası.
Çünkü Hazreti Peygamber'in miraca yükseldiği yerdir orası.
Çünkü Müslümanların ilk kıblesidir orası.
Çünkü Müslümanlar için Mekke ve Medine'den sonra en kutsal üçüncü beldedir orası.
Müslüman dünyası için önemi böyle. Bir de Filistinliler için önemi var, hem Müslüman oluşlarından dolayı hem de İsrail'e karşı onlarca yıldır verdikleri direniş mücadelesinden dolayı.
Filistinliler için Mescid-i Aksa, direnişin merkezidir, sembolüdür, kırmızı çizgidir, orası giderse direniş biter demektir, Aksa Yahudilere bırakılırsa, Filistin davası diye bir şey kalmaz anlamına gelmektedir.
Filistinli bu nedenle onca eziyeti, dayağı, işkenceyi, hapse atılmayı, yaralanmayı hatta ölmeyi göz alıyor, Mescid-i Aksa'yı korumak adına.
2000 Eylül ayında dönemin muhalefet lideri Ariel Şaron, Mescid-i Aksa'nın avlusuna girdiğinde ikinci intifada başlamıştı, 2005'e kadar sürmüştü, o direniş hareketi.
Aradan geçen 15 yılda Mescid-i Aksa onlarca kez saldırıya uğradı. Artık İsrail askeri caminin içine kadar girip, Müslümanların ilk kıblesini savaş alanına çeviriyor.
Her yıl belli zaman aralıklarıyla bu saldırıları yapıyor sonra ara veriyor. Tansiyonu bir artırıp, bir düşürüyor. Her aranın ardından bıraktığı yerden saldırıya devam ediyor. Önce kapılar sonra avlu, ardından caminin içerisi. Bir bakmışsınız aradan geçen 15 yılda Mescid-i Aksa'daki işgal 15 katına çıkıvermiş.
İsrail ateşle oynuyor ve ateşle oynadığını biliyor. Tansiyonu doruğa çıkarıp sonra gevşetince etrafa bakıyor, ne olup bitiyor diye.
Orası sadece Filistinlilerin camisi değil tüm Müslümanların en kutsal üçüncü camisi. Ancak Filistinlinin duyarlılığının onda biri bir başka ülkenin Müslümanında yok maalesef.
Burada Türkiye'nin rolü çok belirgin oluyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkileri İsrail'deki iç dinamikleri anında uyarıyor.
Diğer Müslüman ülkelerin liderleri için ise aynı durum söz konusu değil. Zaten başta Türkiye olmak üzere bir çok ülkenin başına yıllardır çorap örüyorlar.
İsrail ise bu fırsatları hiç kaçırmıyor, herkesin başında bir dert varken, durumdan istifade edip, Aksa'yı işgal planını bir bir uyguluyor.
Filistinliler aslında bu işi kendi başlarına çözmeyi de göze almış durumdalar. Bunun için intifada gerekli çünkü intifada İsrail'e geri adım attırabilecek bir enstrüman.
İsrail üçüncü intifadanın alevlenmesini asla istemiyor, bunun için gerekli önlemleri de aldılar.
Filistinli direniş grupları ise intifada çağrıları yapıyor, başta da Hamas.
Ancak El Fetih olmadan gerçek intifadanın oluşması zor burada da Mahmut Abbas faktörü devreye giriyor.
Abbas'ın ya da Arapların hitap ettiği şekliyle Ebu Mazen'in intifada konusunda İsrail ile aynı düşüncede olduğu da bir gerçek.