Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

22 Eylül 2014, Pazartesi

Rehineler kurtarıldı şimdi ne olacak?

Ankara-Washington hattında IŞİD konulu yoğun bir diplomasi trafiği izledik, geçen hafta. Koalisyon kuran Amerika, Türkiye'nin kapısını çaldı.

Ortada 4 maddelik bir plan vardı. İlki hava saldırıları, ikincisi IŞİD'a karşı savaşanlara askeri destek, üçüncüsü istihbarat, dördüncüsü ise insani yardım. İçerisinde askeri unsur taşımayan maddelere "evet" dedik.

Net şekilde anlatmak için bazı örnekler verelim. Mesela Amerika, 1,5 aydır Irak'taki IŞİD hedeflerini bombalıyor. Plandaki ilk madde, daha çok bombardıman içeriyor. Fransa bu maddeye hemen uydu, Fransız jetleri Perşembe sabahı Irak'taki IŞİD mevzilerine hava harekatı düzenledi.

Örneğin biz bu ilk maddedeki gibi bir hava operasyonuna katılmıyoruz. Hava saldırısına hava sahamızı ya da İncirlik'i açarak destek de olmuyoruz.
İçinde askeri unsur taşımayan maddelere gelince. Mesela insani yardım konusuna onay verdik, buna katıldık. Zaten Cuma günü Suriye'deki IŞİD zulmünden kaçan 45 bin Suriyeli Kürt'e kapımızı açtık.

Aynı şekilde istihbarat çalışmalarında, IŞİD militanlarının Suriye ve Irak güzergahındaki sınır geçişlerinde, örgütün para kaynaklarıyla ilgili önlemlerde üzerimize düşeni yapacağımızı herkes biliyor.

Bir de IŞİD'a karşı savaşanlara destek maddesi var. Bugün Irak'ta merkezi hükümete bağlı ordu ile Kuzey Irak'ta bölgesel Kürt yönetimine bağlı peşmergeler IŞİD'la savaşıyor. Onların yanı sıra Suriyeli muhalifler de yaklaşık 1,5 yıldır Esat rejimiyle beraber IŞİD militanlarına karşı mücadele veriyor.

Amerika hem Irak ordusunu hem peşmergeye silah yardımı yapacak aynı şekilde Suriyeli muhaliflere de yardım edilecek.

Muhaliflerin tamamına değil sadece ılımlı olanlarına silah verilecek. Bu karar ABD senatosu ve kongresinden onay aldı. Şimdi Amerika, Suriye'de Esat ve IŞİD'a karşı savaşan Suriyeli muhalif grupların hangilerine silah vereceğini düşünüyor.

İlk etapta küçük çaplı silahlar dağıtılacak, IŞİD'a karşı mevcut savaşta müttefiklerin kalitesi arttırılacak. Ardından da hem silahlı eğitim hem de daha geniş çaplı silah yardımları gelecek.

Biz Türkiye olarak silah yardımı konulu maddeye direk destek olmuyoruz. Ama zaten bu öyle "ha deyince" olacak bir konu değil.

Kimlere silah verilecek, hangi boyutta olacak, o silahlar sonra ne olacak? Ya silahlar başkalarının eline geçerse, bunun önlemi nasıl alınacak?
Yoksa Türkiye, 2 yıldır Amerika başta olmak üzere dünyaya "Suriyeli muhaliflere destek olun" çağrısı yapan tek ülkeydi. Yani biz direk olmasa da dolaylı olarak Obama'nın planındaki bu maddenin zaten yanındayız.

Sadece dikkatli olunmasında ısrarcıyız zira silah konusu çok hassas bir durum. Aynı şekilde destek vermediğimiz hava operasyonu gibi.

Amerika Başkanı Obama, Savunma Bakanı Hagel ve Dışişleri Bakanı Kerry, girişte bahsettiğim IŞİD konulu diplomasi trafiğinde Türkiye'ye yaptıkları önerilerde bu yanıtları alınca sürekli rehine krizine dikkat çektiler.

"Türkiye'nin durumunu anlıyoruz, hassasiyetlerini anlıyoruz, rehineleri var, vs" gibi cümleler saydılar. Yani "rehinemiz olmasa Amerika'nın dediklerini peşinen kabul edecektik ama rehine var diye, yumuşak karnımız var diye mecburen geri durmak zorunda kaldık" gibi bir durum ortaya çıkardılar.

Oysa biz koalisyondayız, 4 maddeden çoğunun içeriğine desteğiz, biz koalisyona "hayır" demedik, "yokuz" demedik, biz sadece bir karar alınırken, hassas olunsun istedik.

Tüm bu hesapları yaparken tabi ki 49 vatandaşımızın durumunu da göz önünde bulundurduk. Ama şunu da göz ardı etmedik, rehinelerimiz olmasa da yanı başımızda büyük bir ateş var, o yangın başka bir şekilde bize sıçrayabilir.

İşte bu nedenle de kimsenin gazına gelmedik, kimsenin oldu bittisine "evet" demedik, rehine ve diğer ülke menfaati gerekçelerimizden dolayı temkinli devrandık. Bundan sonra da bu duruştan taviz vermeden devam edilecektir.

SON DAKİKA