Ortadoğu'da artık yeni bir süreç var. Bu denklemin yeni aktörü İran. İran'la Batı arasındaki müzakere süreci başladığından beri bu duruma karşı çıkan tek ülke İsrail oldu.
İran'ın Batıyla anlaşmasına en sert tepkiyi İsrail verdi. Başbakanları, Dışişleri Bakanları, Cumhurbaşkanları yüksek sesle bağırdılar.
İsrail Başbakanı Netanyahu anlaşma için "tarihi bir hata" dedi. Ruhani'yi, "kuzu postu giymiş kurt" olarak niteledi.
İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman "ABD'den artık bize müttefik olmaz" dedi "yeni ortak bulmamız lazım" diye konuştu.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Arap ülkelerine İran'ı şikayet etti.
Ve son açıklama İsrail Savunma Bakanından geldi. Moshe Yaalon, hepsinin aksine "Amerika ile aramızda görüş ayrılıkları olsa da zaman zaman dostlar arasında bu tür farklı düşünceler olabilir ama ilişkilerimiz hala aynı, tüm ortak değerlerimiz aynı ve tüm kanallarımız açık" dedi.
Aslında yeni süreçteki İran'ın İsrail için artık bir tehdit unsuru taşımadığını daha önce vurgulamıştık. İsrail'in bu kadar yüksek sesle bağırmasının nedeninin kendi iç politikaları gereği olduğunu da söylemiştik.
Çünkü Netanyahu, yıllardır düşman gördükleri İran'la bu kadar kısa sürede el sıkışmayı kendi halkına izah edemezdi. Bunun için de tepki gösterip, karşı çıkma hakkını kullandı.
Ama bir yere kadar. Bundan sonra da ara sıra çatlak sesler çıkaracak olsalar da yeni sürecin içinde yer alacaklar. Amerika'nın kurduğu bu denklemin dışında asla kalmayacaklar.
Üstelik Hasan Ruhani, Ahmedinecat gibi İsrail karşıtı tavır takınan bir lider değil. İran dini otoritesi kadar sert tutum içinde olan biri de değil. Aksine Hamaney'in bazı politikalarını eleştiren, reformcular tarafından desteklenen bir isim. Zaten seçim sürecinde de en büyük vaadi Batı ile ilişkileri düzeltmekti.
Çünkü İran'ın buna ihtiyacı vardı. İran son dönemde özellikle de Suriye'de iç savaşın çıktığı 2011 yılından bu yana Batı ile kriz yaşamanın reçetesini ağır şekilde ödüyordu. Yaptırımlar İran'ın ekonomik olarak belini bükmüştü.
İran rejimi, kendi ülkesi ekonomik kriz içindeyken Suriye'de Esed rejimine destek vererek halkın sert tepkisine de hedef oluyordu.
Zaten yaptırımların kalkma kararının hemen ardından petrol ihracatını arttırdılar.
İran'a yönelik yaptırımların kalkması Türkiye için de pozitif bir gelişme olarak yansıdı. Neticede İran Türkiye'nin komşusu.
Peki İran'ın sürece dahil olması aslında kimi rahatsız etti? Bu sorunun yanıtı İsrail değil. Türkiye asla değil.
İran'ın oyuna girmesiyle bir ülke dışarda kaldı o da Suudi Arabistan.
Yeni dönem Türkiye için de çok önemli. İran'la son dönemde ayrıldığımız iki nokta vardı. Biri ABD ve NATO'nun radar üssü diğeri Suriye krizi. İran Batıyla barıştığına göre radar küskünlüğü otomatikman ortadan kalkmış demektir. Geride bir tek Suriye konusundaki görüş ayrılığı kalıyor. Bu konuda da iki ülke ortak paydada zaman içerisinde buluşacaklardır. Davutoğlu'nun geçen haftaki Tahran ziyaretinde bunun sinyallerini gördük.
Türkiye aynı zamanda Kuzey Irak ve Bağdat hükümetiyle de yakın ilişki içerisinde. Azerbaycan ile doğalgaz, Irak ile de petrol anlaşmaları Türkiye için olumlu ve tarihi gelişmelerdi.