Bazen, 'CHP iktidardan umudunu keseli çok oldu, bu yüzden siyaseti de mi unuttu acaba?' diye düşünmeden edemiyorum. Zira Türkiye, hangi ülkeyle olursa olsun en küçük bir kriz ya da gerilim yaşadığında CHP'nin tavrı, sadece karşımızdaki ülkenin yanında durmak oluyor.
Bu Sisi'nin Mısır'ı, Esed'in Suriye'si, Almanya, Hollanda, ABD, AB ülkeleri veya İran-Irak olabilir fark etmez. Ana muhalefet partisi, anında konumunu 'karşı' tarafta belirliyor.En son ABD ile Türkiye arasında baş gösteren Vize krizine bakalım. Türkiye'nin olayı başlatan taraf olmadığını ABD'liler bile biliyor. Ama CHP'ye göre suçlu her zaman olduğu gibi Türkiye, suçlu Erdoğan, suçlu hükümet(!)
***
Türk vatandaşı olan FETÖ'cü ABD konsolosluğu çalışanı Metin Topuz'un gözaltına alınmasından hemen sonra ABD'nin vize yasağı geldi.
Türkiye'den, Topuz'un yargı sürecine müdahale etmesini, hatta onu serbest bırakmasını isteyen 'müttefikimiz' ABD ile Türkiye arasında şimdiye kadar yaşanan krizler;
-15 Temmuz'da kendi milletine ihanet ederek darbeye kalkışan ve 250 kişiyi şehit eden Fetullahçı Terör Örgütü'nün elebaşı Gülen halen Pensilvanya'da koruma altında.
-Amerika'ya giden iş adamı tutuklanıyor aylarca mahkemeye bile çıkarılmıyor.
-Altı kez ABD'ye giden Halkbank Genel Müdür Yardımcısı, 7. kez gidişinde yaka-paça gözaltına alınıp tutuklanması
-Cumhurbaşkanı'nın ABD'ye bile gitmemiş korumaları hakkında ABD tarafından gözaltı kararı çıkarıldı ve korumalara silah satışı yasaklandı.
Bunlarla ilgili Türkiye'nin en küçük sorusuna bile "Olay yargıda, karışamayız" yanıtı veren ABD, Metin Topuz'un ise salıverilmesini istiyor. Buradaki çelişki bile muhatabımızın ilişkilerde en azından Türkiye'yi eşit görmediğini belli ediyor.
***
Bu kadar açık konulara rağmen CHP cenahından gelen tüm açıklamalarda adeta "ABD'nin, bütün Türkiye'yi değil AK Parti'yi ve Erdoğan'ı cezalandırması" isteniyor.
Halbuki CHP'nin önünde "milli" ve "yerli" duruş nasıl olur çok güzel bir örnek duruyor; MHP lideri Bahçeli. MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli ile AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında da geçmişte çok sert polemikler yaşandı.
Ancak 15 Temmuz darbe girişiminde, 16 Nisan referandumu öncesi Almanya-Hollanda krizlerinde, IKBY referandumu konusunda ve en son ABD ile yaşanan vize krizinde Devlet Bahçeli, hep Türkiye'nin çıkarlarını önceledi ve hiç 'muhalif olmalıyım' kompleksine kapılmadan milletin ve Türkiye'nin yanında yer aldı.
Hani hep denilir ya, "Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır" diye. Tam da bugünler için bu cümle tam yerine oturuyor.
***
Geçen hafta, 11 Ekim 2005 yılında vefat eden Attila İlhan'ın ölümünün 12. yılıydı. "Hangi Atatürk?", "Hangi Batı?", "Hangi sağ?", "Hangi sol?" diye yazdığı eserlerle "millilik-yerlilik nasıl olur?"un dersini veren Attila İlhan'ı bir kez daha sevgiyle anıyorum.
Vefatından önce İlhan'la birçok kez sohbet etme bahtiyarlığına erişmiştim. Attila İlhan, milliydi, kendi deyimiyle "Cumhuriyet çocuğu"ydu.
Bana, "Kızım, önemli olan yerli ve milli duruştur. Ben Gazi'nin (Atatürk) izinden gidilmesini isterim. Ancak Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan'a da hiçbir zaman düşman olmadım. Çünkü ikisi de Cumhuriyet çocuğudur, millidirler" demişti. Muhalefet bile yapılsa milli meselelerde omuz omuza verilmesi gerektiğini, Türkiye'nin çıkarı söz konusu olduğunda ayrılıkların buzdolabına kaldırılması gerektiğini ifade ederdi.
***
Attila İlhan'la sohbetlerimizde ona birçok konuda itiraz ederdim. Şimdi o konularda haklı olduğunu görüyorum. O zaman daha uçarı fikirlerin kafada dolaştığı yaşlar. Daha 'anarşik' çözümlerin insanın kolayına geldiği, sorumluluğun daha omuzlara binmediği yaşlar. Bir de babamın kopyasıydı rahmetli. Fiziki olarak ikiz kardeş gibi benzerlerdi.
Attila İlhan gerçek bir entelektüeldi. Batıcı okumaların girdabında kendi milletine yabancılaşmış yarı aydınlardan değildi. Batı'yı en derinlikli şekilde bildiği için Batı'ya eleştirel yaklaşırdı. Milli olmanın, devletin ne kadar önemli olduğunun altını çizerdi hep. İnönü döneminde yapılanları eleştirir, milletin devletle arasının açılmasına hayıflanırdı.
Şu an geldiğimiz nokta da İlhan'ın eleştirdiği dönemlerdekine benziyor. Farklı düşünsek de ortak paydamız vatan, millet, Türkiye değil mi? 15 Temmuz gecesi "devlet"in ne kadar önemli olduğunu iliklerimize kadar hissetmedik mi?
İktidarıyla, muhalefeti ile merhum Attila İlhan'ın dediği gibi 'omuz omuza' vermemiz gereken günlerdeyiz…