Alper Görmüş

18 Mart 2013, Pazartesi

Çözüm sürecinde AB çıpasının önemi

Kürt meselesinde bir yola girildi; öncekilere göre daha umut verici ama hiç şüphesiz onlar kadar karmaşık ve zor.

Bu sürece paralel olarak, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerinde de yeni bir yolun açılması, sürecin tamamına ermesinin en önemli teminatlarından biri sayılmalı.

Prof. Doğu Ergil, gazetesi Bugün'de, işin bu yanını vurgulayan önemli bir makale yazdı.

Şöyle dedi Ergil:
"Hükümet şu ana kadar PKK'nın silah bırakmasına vurgu yapıyor. Bunca yılın kanlı mücadelesinde öne çıkan taleplerin makul bir oranı karşılanmadan ilan edilecek ateşkesin ne kadar kalıcı olacağı belli değil. Çünkü atılacak adımlar (siz buna yapılacak hukuki, siyasi ve idari reformlar deyin) daha net değil. Bunları halk bilmek isteyecek. Süreci engellemek için değil, nasıl bir geleceği olacağını öğrenmek için. Bu da en temel demokratik hakları. İşte AB ölçütleri bu aşamada önemli (...) Hükümetin barışı garanti etmesi AB üyeliği doğrultusundaki çabalarıyla sağlam bir zemin bulacaktır."

Doğu Ergil haklı. Kürtler, AB yolunda ilerleyen bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne çok daha fazla güvenecektir. Kürtlerin bugün de Türklerden yüzde 20 daha yüksek bir oranla AB üyeliğinden yana olmaları da bunu gösteriyor zaten. Bunu, 2004'te, Türkiye'nin AB'ye en yakın olduğu noktada Kürtlerin PKK ve Öcalan'dan uzaklaşmaya başlamalarına bakarak da anlayabiliriz...

PKK ve Kürtler, her 15 Şubat'ı (1999) Abdullah Öcalan'ın yakalanma sürecinin başladığı gün olarak kabul ediyorlar ve her yıl 15 Şubat'ta büyük gösteriler düzenliyorlar. 2000-2003 arasında büyük kalabalıklarla gerçekleştirilen protestolar, 2004'te son derece sönük geçmiş, PKK'nın yayın organlarında bunun "AB süreci" ile ilgili olabileceği yönünde yorumlar yapılmıştı. Bence de doğruydu bu yorumlar.

Kürtlerin "AB yolundaki bir Türkiye"ye "Bağımsız Türkiye"den daha fazla güvenmelerinde şaşıracak hiçbir şey yok.

SON DAKİKA